Ana içeriğe atla

Yalova’da Gezilecek Yerler / Atatürk Köşkü


Atatürk Köşkü

Yalova’da Gezilecek Yerler / Atatürk Köşkü

Yalova’da Yürüyen Köşk'ten çıktıktan sonra Atatürk Köşkü için yola koyulduk. Yürüyen Köşkü arkamızda bırakırken yüreğimiz oldukça duygulanmıştı.

Atatürk Köşküne gitmek için limanın hemen yanından kalkan minibüslerle ulaşım sağlanıyordu. Yaklaşık 45 dk içinde termale varmıştık. Atatürk Köşkü için biletlerimizi aldık ve her saatin çeyrek geçe ve ya çeyrek kala bölümlerinde rehber ile gezmek için saatin gelmesini beklemeye başladık.

Atatürk’ün hatıralarıyla dolu olan bu köşke bu kadar geç ziyarete geldiğime çok üzgündüm… İçeriyi anlatmak o kadar zor ki aslında… O duyguyu ifade edebilmek, ağlamak, hissetmek, özlemek, merak etmek, dokunmak istemek ve daha çoğu bunları nasıl ifade edebilirim bilmiyorum. Atatürk burayı çok severmiş, sağlık için ziyaret etmiş. Öyle ki “Yalova Benim Kentimdir.” Termal için ise “Geleceğin Su Şehri Olacaktır” demiş Atatürk.

Köşkün içine ilk girdiğimiz anda karşımıza çıkan tablo Atatürk’ün sanatı ne kadar sevdiğini bir kez daha gösterdi bize. İçeride ki eşyalar o kadar naif, kibar ve mütevazi ki… Yanımızda bulunan birisi şöyle dedi “moda tekrar bu zamanlara dönüyor.” Bence de dönmeli her eşyanın bir anlamı var, belki de orada olmasının sebebi, eski zamanlardaki yalınlık ve sadelik benim için bir görsel şölen. Eşyaya boğulmadan gelen yaşam huzurun ta kendisi…

Temiz havayı yoğun bir şekilde hissederken aynı zamanda köşkün çevresini turladık. Atatürk Köşk’ü; “ 1929 yılında, Atatürk'ün emriyle Prof. S. Hakkı ELDEM tarafından 38 günde yapılmıştır. İki katlı tamamen ahşaptır. 4 kabul salonu ve 11 odası bulunmaktadır. Eşyaları İstanbul'daki çeşitli saraylardan getirilmiştir. İlk konuğu İran Kralı Rıza Pehlevi'dir. Cumhuriyetin ilk yıllarında hükümetin yaz dönemi çalışmalarını yaptığı yer halini almıştır. Birçok önemli karar burada alınmıştır. Serbest Fırkanın kurulması, Yerli Malı Haftası, çok partili sisteme geçiş, Türk Tarih ve Dil Kurumlarının kurulması, Kuran’ı-Kerim’in Türkçeleştirilmesi çalışmaları gibi zamanın birçok önemli kararları burada alınmıştır. 1984 yılına kadar bu şekilde hizmet vermiştir. Ayrıca Atatürk Köşkü Atatürk'ün, Dolmabahçe Sarayında vefatından önce son günlerini geçirdiği yer olması yönünden de önemlidir. 1984 yılında yapılan restorasyon çalışmalarından sonra müze olarak hizmete açılmış ve günümüzde de müze olarak hizmet vermektedir.

Köşk’te bulunan bazı eşyalar ve özellikleri;


Yalova’da Gezilecek Yerler / Atatürk Köşkü,Köşk’te bulunan bazı eşyalar ve özellikleri;



· Kurşunlu banyo ve kadınlar tablosu (Nurettin Niyazi 1930)
· Bir dağ yamacı ve bazı hayvanları temsil eden bir resim (Ayvazoski–1875).
· Halılar: İran, Hereke.
· Vazolar: Yıldız porselen, Fransa, Japon ve Çin, ayrıca bir tanesi Mısır yapımın Hiyeroğlif yazılarla süslü pirinç ve abanoz ağacından yapılmış.
· Karyolalar: Pirinç yatak odası takımı, Fransız lake sandalyeler ceylan derisi ile kaplanmıştır.
· Radyo: Alman (RCA) marka. Piyano: Wilheelm Spaethe (Gera) Anneannesinden kalan kanaviçeli seccade.
· Masa: iki tarafı da eşit yapılmış, her iki tarafa kullanılıyor, İngiliz yapımı demir aksamları, yaldız altından kaplama.
· Dosya Dolabı: Kaplama, gül ağacı, demir aksamları yaldız altın. İran Şahı’nın hediyesi saat, şamdan altın, yaldız kaplama.

Bina kargirdir ve arazinin eğimine uygun olarak inşa edilmiştir. Kuzey- güney doğrultusunda uzunlamasına dikdörtgen bir alanın üzerine yerleştirilmiştir. Yapı kırma çatıyla örtülüdür.

Doğu cephesinde zemin kata teras, birinci kata “ L” biçimli bir balkon yerleştirilmiştir. Güney cephesinin güneydoğu köşesine giriş verilmiştir. Burası gömme balkon içine alınmıştır. Güneybatı köşesi pahlanmıştır.

Batı cephesi olan giriş cephesine, çok sayıda pencere açılmıştır. İçeriye altı basamaklı bir merdivenle girilir. Buradan büyük bir orta sofaya geçilir. Bu bölüm “Şeref salonu” olarak adlandırılır. Salonun kuzey bölümünde toplantı ve yemek odasına geçilir. Terastan, toplantı ve yemek salonuna birer kapıyla girilebilen, binanın kuzey cephesinde küçük bir çalışma odası yer alır. Zemin katta Makbule Hanım’ın odası, Hizmetlilerin odası, bir oturma odası ve banyo bulunmaktadır.
Üst kat orta sofa, giriş bölümünün üstündeki kahvaltıların yapıldığı çinili balkona açılmaktadır. Çinili balkonun sağında bir banyo yer alır. Koridor başlangıcında ilk olarak Prof. Dr. Afet İnan ‘ın odası bulunmaktadır. Buradan birbirine bağlı olan iki ayrı dinlenme odasına girilmektedir. Dinlenme odasının sonuncusu Atatürk’ün çalışma odasına bir kapıyla açılır. Çalışma odası da Atatürk’ ün yatak odasıyla bağlantılıdır. Her iki odanın önünde “L” biçimli birer balkon bulunmaktadır. Yatak odasının açıldığı banyo orijinal armatürlere sahiptir. Orta salonun sağ yanında kalan bölüm, misafirlere ayrılan odaları kapsamaktadır. Banyonun yanındaki ilk oda, misafir yatak odasıdır. Bu oda ve Atatürk’ün banyosu, içeriye çekilmiş bir balkona açılmaktadır. Koridorun üstünde bulunan yan yana iki yatak odasından soldaki Atatürk’ ün manevi kızı Sabiha Gökçen’e, sağdaki oda ise Zehra Hanım’a aittir. Bu odanın bitişiğinde bir banyo ve hizmetlilere ait birer oda yer almaktadır.
Yapının dış cephesinde herhangi bir süsleme öğesine rastlanmaz. Giriş cephesi Art- Deco özelliklerine sahiptir. İç mekânda tavandaki alçı süslemeler ve mobilyalarda geç rokoko ve ampir üslup izlenir. Binanın iç dekorasyonunda yer alan mobilyalar Dolmabahçe Sarayından getirilmiştir.

Yalova İli, Termal İlçesi’nde bulunan Atatürk Köşkü (No:193); Gayrimenkul Eski Eserler Anıtlar Yüksek Kurulu tarafından 14.05.1983 tarih ve 14971 sayılı kararı ile tescil edilmiştir.”


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İnsan Neyle Yaşar? / Mum

"'Göze göz, dişe diş' dendiğini duydunuz. Ama ben size diyorum ki, kötüye karşı direnmeyin." (Matta, 5:38-39. baplar) “Bu olay derebeylik zamanlarında yaşandı. Her türden derebeyi vardı o zamanlar. Tanrı ve ölüm korkusu olan, insana merhamet etmeyi bilenler de vardı, hatırlamaya bile değmeyecek, köpek gibi olanlar da. Fakat en kötüleri, çamurun içinden çıkmasına rağmen prens olmuş gibi davranan, toprak köleleri arasından yükselip amir olanlardı! Herkes en çok onlardan çekiyordu.”  Diyerek başlıyor  hikaye. Köylülere eziyet eden bir kâhyayı anlatıyor. Burada ana karakter “kötü” bir insan. Kötülüğü ise hırsından geliyor. Yükselerek bir köye kâhya olmuştur. Ancak köylülere eziyet etmektedir. Kraldan çok kralcılık taslıyor diyebiliriz. “Kâhya eline gücü geçirir geçirmez köylülerin tepesine bindi. Onun da bir ailesi –karısı ve evli iki kızı- vardı, epey de para biriktirmişti: Günaha girmeden, rahatça yaşayıp gidebilirdi, ama hırs dolu olduğun...

Kıvılcımı Söndürmeyen Ateşi Zapt Edemez

İnsan Neyle Yaşar? Kitabının ikinci öyküsüydü bu hikaye. Başlığı okumamla beraber merak etmeye başlamıştım bu öyküyü. Hani bazı cümleler vardır, insanın içine dokunur işte böyle olmuştu. Daha başlıkta içime dokunmuştu. Bu kısa öykü bir hayat dersi aslında. Nefret küçük bir kıvılcım olup yüreğimizde ki yerini aldığında kendimizi haklı çıkarmak adına her yola sürükleyebiliriz. Nefret yüktür derler ya işte öyle… Bu hikayede de nefretin aslında en çok kime zarar verdiğini net bir şekilde göreceğiz. Bir yumurtadan başlayan, her şeyi koca alevlere dönüştüren bir öfke anlatılıyor bu öyküde. Aslında ilk başlarda huzurlu bir komşulukları vardı bu öyküde ki insanların. Sonra bir gün tavuk karşı komşunun arsasına girer ve bir yumurta kayıptır. Önce kadınlar başlar kavgaya. Bir yumurtadan sebeple… Sonra erkeklerde dahil olur bu kavgaya. Öyle büyür öyle büyür ki bu kavgalar. Artık birbirlerini şehre gidip mahkemeye vermekten neredeyse topraklarıyla uğraşacak vakit bulamamışlar. Tabi ...

İnsana Ne Kadar Toprak Lazım / İnsan Neyle Yaşar?

Bu öyküyü çok küçükken okumuştum. Yıllar geçtikten sonra tekrar okuduğumda bu kadar hafızamda yer etmiş olmasına şaşırmıştım. Öykünün tümünü hatırlıyordum. Öyküyü yeniden okuduğumda çok etkilendim. Büyük ihtimalle küçükken okuduğumda da bu denli etkilenmiştim. İnsanın aç gözlülüğü belki bu kadar açık, nazik ve zekice anlatılabilirdi. Aza kanaat etmeli. Aslında bundan bir 10 yıl önce kendi çevremde de bu böyleydi. Herkes her şeyi paylaşır, herkes halinden memnundu. Kimse daha fazlasını aç gözlülük ve ya göstermek için istemezdi. Kendi hayatını ileri taşımak herkesin hayalidir. Benimde öyle ancak, bu hırsla ve aç gözlülük yüzünden olmamalı. Bilinçlice eldekilerin keyfini çıkarırken gelmeli daha fazlası. Böyle olursa eğer hayatın tadının daha iyi çıkacağını düşünüyorum. Hep daha fazlasını isterken, ömür bitiyor bir hiçlik içinde. Özellik son zamanlar da, artık hemen hemen herkes halinden şikayetçi. Herkes daha fazlasını istiyor ama kimse daha fazlasının ne olduğunu bilmiyor. Çü...