Ana içeriğe atla

İnsan Neyle Yaşar? / Mum


İnsan Neyle Yaşar? / Mum

"'Göze göz, dişe diş' dendiğini duydunuz. Ama ben size diyorum ki, kötüye karşı direnmeyin." (Matta, 5:38-39. baplar)


“Bu olay derebeylik zamanlarında yaşandı. Her türden derebeyi vardı o zamanlar. Tanrı ve ölüm korkusu olan, insana merhamet etmeyi bilenler de vardı, hatırlamaya bile değmeyecek, köpek gibi olanlar da. Fakat en kötüleri, çamurun içinden çıkmasına rağmen prens olmuş gibi davranan, toprak köleleri arasından yükselip amir olanlardı! Herkes en çok onlardan çekiyordu.”  Diyerek başlıyor  hikaye.


Köylülere eziyet eden bir kâhyayı anlatıyor. Burada ana karakter “kötü” bir insan. Kötülüğü ise hırsından geliyor. Yükselerek bir köye kâhya olmuştur. Ancak köylülere eziyet etmektedir. Kraldan çok kralcılık taslıyor diyebiliriz.


“Kâhya eline gücü geçirir geçirmez köylülerin tepesine bindi. Onun da bir ailesi –karısı ve evli iki kızı- vardı, epey de para biriktirmişti: Günaha girmeden, rahatça yaşayıp gidebilirdi, ama hırs dolu olduğundan günah batağına saplandı.”



Kendilerine eziyet eden kahya Mihail Semyonıç'i öldürme planları yapan köylüler ve onları caydırmaya çalışan Pyotr Miheyev'in hikayesidir.

"İnsan öldürmek kolay, ama kan ruhuna da sıçrar. İnsan öldürenin ruhu kanar. Kötü bir insanı öldürünce kötülüğü de yok ettiğini sanırsın, sonra bir bakarsın ki yok ettiğini sandığın kötülükten daha beteri senin içinde büyüyor."
Kahya, köylülerle ilgili bilgi almak için uşağını görevlendirmiştir…
“Böylece eğlenirken, uşağı döndü, efendisini selamladıktan sonra serflerle ilgili istediği bilgileri vermeye başladı.
Michael “ee, tarlayı sürüyorlar mı?”
Evet, neredeyse yarısını bitirmişler..
Yanlış bir şey yapmışlar mı?
Hayır ben bir şey bulmadım, işi iyi yapmışa benziyorlar, belli ki sizden korkuyorlar.
Toprak nasıl?
Çok iyi, iyice yumuşamış görünüyordu
Bir anlık duraksamadan sonra Simenoviç “ee, arkamdan neler söylüyorlar, eminim lanet ediyorlardır” dedi.
Uşak biraz duraksadı, Michael ona konuşmasını ve tüm gerçeği anlatmasını emretti
“ Bana hepsini anlat, tam olarak kullandıkları kelimeleri bilmek istiyorum, gerçeği söylersen seni mükafatlandırırım ama benden bir şey saklarsan cezalandırırım, baksana Katerina, şuna bir bardak votka ver de cesaretlensin”
Efendisinin sağlığına içkiyi içtikten sonra uşak kendi kendisine “onu övmüyorlarsa benim suçum değil, gerçeği anlatacağım” dedi. Sonra kahyaya dönerek
“Şikayet ediyorlar Michael Simenoviç, çok şikayet ediyorlar!” Dedi.
Michael “ Tamam da ne diyorlar?” Söyle!
“Şeyy, Tanrı’ya inanmıyor” diyorlar.
Michael gülerek ‘bunu hangisi söyledi? Diye sordu
“Bu onların ortak fikri gibi, şeytana uymuş” diyorlar.
Kahya çok hoş diyerek güldü “peki her biri ne diyor, Vasili ne diyor?”
Uşak arkadaşlarına ihanet etmek istemiyordu fakat Vasili’ye karşı garezi vardı ve
“O hepsinden çok size bela okudu” dedi.
“İyi de ne dedi?”
“Tekrarlaması çok korkunç, bir it gibi geberecek, tövbe etmeye şansı olmayacak” dedi
“Hain herif, korkmasa beni öldürür, tamam Vasiliyle hesaplaşırız, peki Tişka ne dedi, eminim bana it demiştir”
“Hepsi de sizden şikayet ediyorlardı, ama söylediklerini tekrar etmek bana güç geliyor”
“Güç ya da değil söyle sen”
“Bazıları boynunuzun kırılması gerektiğini söyledi”
Simenoviç bundan çok hoşlanmış gibi kahkahayla güldü,
“Kimin boynu kırılacak görürüz, bu Tişka’nın mı fikriydi? Arkamdan iyi şeyler söylemediklerini tahmin ediyordum ama bu kadar bela ve tehdit beklemiyordum ya Peter Mikayef o aptal da bana bela okudu mu?”
“Hayır, o size hiç bela okumadı, aralarında sessiz olan tek oydu, Mikayef çok zeki bir köylü ve bazen beni çok şaşırtıyor, davranışlarına bütün köylüler şaşırdı”
“Ne yaptı?”
“Çok şaşırtıcı bir şey yaptı, özenle tarlayı sürüyordu, ona yaklaştığımda tatlı tatlı şarkı söylediğini duydum sabah demirlerinin arasında ışıldayan çok parlak bir şey gördüm”
“Neydi o çabuk söyle?”
“Küçük, 5 kapiklik (Rus para birimi) bir mumdu, parlak parlak yanıyordu ve rüzgar söndürmüyordu, Peter yeni bir gömlek giymişti ve bir yandan tarlayı sürerken bir yandan da ilahi söylüyordu ne kadar hareket etse de mum yanmaya devam etti, benim önümde pulluğu kuvvetle sarstı ama saban kulaklarının arasındaki muma hiçbir şey olmadı”
“Peki Mikayef ne dedi?”
“Dünyada barış ve iyi niyet olmalı” dedi ve sürmeye şarkı söylemeye devam etti, mum da daha parlak yanmaya devam ediyordu
Şimdi Simenoviç gülmeyi bırakmıştı, gitarını da bir yana koydu, başını önüne eğip düşünmeye başladı, uşağı ve aşçıyı gönderdi, sonra da kendini yatağa attı, büyük bir kederi varmış gibi inliyor, içini çekiyordu, karısı gelip nazik bir sesle konuşmaya başladığında kadını dinlemedi ve bağırarak
“Beni yendi, sonum geldi” dedi.
Karısı kızgın kızgın “Ne demek istiyorsun?” diye sordu. “Gidip benim söylediklerimi yaparsan, tehlikede olmazsın, hadi Mişinka, senin için atı eğerleteyim”
Atı getirdiklerinde kadın Mişinka’nın ata binmesine yardım etti ve serflerle ilgili söylediklerini yerine getirmesini istedi. Kahya köye vardığında, bir kadın girmesi için kapıyı açtı, kahyanın geldiğini gören tüm köylüler korkuyla oraya, buraya, bahçeye filan kaçmaya, saklanmaya başladılar.
Sonra Michael öteki kapıya gitti, o kapı da kapalıydı atının üzerindeyken kapıyı açamayacağı için yardım istedi ama çağrısına kimse gelmedi. O da attan indi ve kapıyı kendisi açtı, fakat yeniden atına binerken ve bir ayağı üzengiye takılıyken, at birkaç domuzdan ürktü ve fırladı, kahya attan demir parmaklıkların üzerine düştü ve sivri parmaklıklardan bir tanesi midesine saplandı ve adam bilinçsizce yere yığıldı.
Akşama doğru köylüler köyün kapısına gelince, atları içeri girmek istemedi, etrafa bakan köylüler, bir kan gölünün ortasında yatan kahyanın cesedini gördüler. Sadece Peter Mikayef attan inmeye cesaret etti, yüzükoyun yatan adamın yanına gitti, adamın gözlerini kapattı ve sonra onu bir arabaya koyup, evine götürdüler.  
Asilzade kahyasının başına gelen talihsiz kazayı ve yaptığı zalimlikleri öğrenince, serfleri serbest bıraktı, kendi arazisinde tarım yapmaları için çok küçük bir ücrete onlara kiraya verdi.”

Ve böylece, köylüler tanrının gücünün kötülükle değil, iyilikle kendini belli ettiğini anladılar.


“Musibete boyun eğersen, gün gelir musibet de sana boyun eğer.” öğüdünü hikâye içinde aktaran Tolstoy, “kötü” kâhyanın ibretlik sonunu da aktarıyor. Alt metin olarak ise “ilahi adalet” diyebileceğimiz bir son.


Yorumlar

  1. ''...Kötü bir insanı öldürünce kötülüğü de yok ettiğini sanırsın, sonra bir bakarsın ki yok ettiğini sandığın kötülükten daha beteri senin içinde büyüyor."

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. “Dünyada barış ve iyi niyet olmalı”

      Sil
  2. 👤 Kötü insanlar her zaman kaybeder 👤

    YanıtlaSil
  3. Ben burada kahyanın neden dehşete düştüğünü anlayamadım. Mihevin ona tavrı neden onu korkuttu? Neden kaybettiğini düşündü?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba. Ben de bu sorunun cevabını araştırıyorum. Oradaki gizemi bulmak istiyorum. Siz buna sebep olan şeyi anlayabildiniz mi?

      Sil
    2. Ben de bunu araştırıyorum ama bulamadım henüz.

      Sil
  4. kahyanın neden dehşete düştüğünü bir bilen söylese keşke

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

İnsana Ne Kadar Toprak Lazım / İnsan Neyle Yaşar?

Bu öyküyü çok küçükken okumuştum. Yıllar geçtikten sonra tekrar okuduğumda bu kadar hafızamda yer etmiş olmasına şaşırmıştım. Öykünün tümünü hatırlıyordum. Öyküyü yeniden okuduğumda çok etkilendim. Büyük ihtimalle küçükken okuduğumda da bu denli etkilenmiştim. İnsanın aç gözlülüğü belki bu kadar açık, nazik ve zekice anlatılabilirdi. Aza kanaat etmeli. Aslında bundan bir 10 yıl önce kendi çevremde de bu böyleydi. Herkes her şeyi paylaşır, herkes halinden memnundu. Kimse daha fazlasını aç gözlülük ve ya göstermek için istemezdi. Kendi hayatını ileri taşımak herkesin hayalidir. Benimde öyle ancak, bu hırsla ve aç gözlülük yüzünden olmamalı. Bilinçlice eldekilerin keyfini çıkarırken gelmeli daha fazlası. Böyle olursa eğer hayatın tadının daha iyi çıkacağını düşünüyorum. Hep daha fazlasını isterken, ömür bitiyor bir hiçlik içinde. Özellik son zamanlar da, artık hemen hemen herkes halinden şikayetçi. Herkes daha fazlasını istiyor ama kimse daha fazlasının ne olduğunu bilmiyor. Çü

En Ünlü Güney Koreli Erkek Artistler Doğum Tarihleri, Burçları ve Dizileri

      Konumuz Kore olunca aklımıza ilk gelen diziler ve oyuncular oluyor. Erkekleri yakışıklılığı ile kızları sevimliliğiyle gözlerimize adeta şölen yaşatıyor. Benim de boş zamanlarıma ve uyku tutmayan gecelerime sık sık eşlik ediyor Koreli yapımlar. Bir dizi bitti mi hemen oyunculara ilgim yöneliyor ve tabi ki ilk olarak doğum tarihleri sonrasında da burçları merakımı cezbediyor. Bunun için en beğendiğim oyuncuların doğum tarihleri, burçları ve en popüler dizilerini hem kendim için hem de sizler için bir liste halinde hazırladım.  😍 En Ünlü Güney Koreli Artistler Doğum Tarihleri, Burçları ve Dizileri Listesi; Ji Chang Wook: 5 Temmuz 1987 ve Yengeç Burcu Dizi Önerisi: The K2, Healer           Lee Jong Suk: 14 Eylül 1989 ve Başak Burcu Dizi Önerisi: W, Pinocchio, Doktor Stranger ·          Park Hae Jin: 1 Mayıs 1983 ve Boğa Burcu Dizi Önerisi: Bad Guys, Man x Man Kim Woo Bin: 16 Temmuz 1989 ve Yengeç Burcu Dizi Önerisi: The Heirs,