Garcia’ya Mektup, kitapçının önerisi ile aldığım bir
kitaptı. Açıkçası eve gelip kitaba bir göz attığımda basımını hiç
beğenmemiştim. Çok fazla resim ve büyük puntolu harflerle zoraki bir kitap
haline getirilmiş gibi bir izlenim vermişti. Bu durum içeriğine karşıda biran
ön yargı oluşturdu bende. Çok kısa olduğu için hemen okuyayım dedim.
Gel gör ki kitabın kapağını kapattığımda gerçekten çok çok
güzelmiş dedim. Bir solukta bitti. Garcia’ya Mektup’un arka kapağını incelemeye
başladım okuduktan sonra.
Adam olmaya dair en iyi hikaye denilmiş. Gerçekten de öyle, nasıl mı adam olunur? işte bu hikaye tokat gibi ifadeler ile bunu bize anlatıyor.
Garcia’ya Mektup, Elbert Hubbard’ın 1899 yılında kaleme
aldığı, çok satan, öyle ki, hiçbir yazar henüz yaşarken eserlerinin bu denli
başarıya ulaştığını görmemiştir. Yayınlandığı yıl kırk milyon satmış ve otuz
yedi dile çevrilmiş. 1936 yılında filmi çekilen oldukça iham verici bir eserdir
Garcia’ya mektup.
Amerika ile İspanya
arasındaki Küba gerginliği tırmanırken Başkan William Mckinley olası bir
İspanya Savaşı'nda değerli bir müttefik grup olarak gördüğü Kübalı isyancılar
ile iletişimin önemli olduğu kanısına varır. MCkinley albay Arthur L.Wagner’dan
isyancı liderlerinden biri olan Garcia ile görüşecek bir subay tavsiye etmesini
ister. Wagner o zaman Jamaika yolu ile Küba'ya gitmiş olan teğmen Andrev Rowan’ı
önerir. Rowan, Garcia ile Oriente dağlarında buluşur ve dostluk kurar. Rowan
İspanya Savaşı için Amerika'yı desteklemeye hazır olan Garcia’dan önemli
bilgiler alır Amerika'ya döndüğünde Garcia’ya götürdüğü mektup dolayısıyla
kendisine üstün hizmet madalyası verilir.
***
Bazı suçlu köylüleri eğitmeyi denediğim bir günün ardından
içimden geldi. Ancak oğlum Bert karşılıklı çay içerken birden Küba Savaşı'nın
gerçek kahramanı Rowan’dır deyince fikir aniden doğdu. Rowan, tek başına gitmiş
işini yapmış ve Garcia’ya mektubu taşımıştı. Bende şimşek etkisi yaratmıştı bu
konu. Evet oğlum haklıydı işini yapan ve mesajı Garcia’ya taşıyan kişi bir
kahramandı, masadan kalktık ve Garcia’ya mektubu yazdım hemen oracıkta,
üzerinde o kadar az düşünmüştüm ki imzasız olarak dergimizde yayınladık. O sayı
dağıtıldı ve hemen ardından ekstra baskı için talepler gelmeye başladı. Diyor, Erbert Hubbard.
Garcia Küba'da dağ sığınaklarından birindeydi ve kimse tam
olarak nerede olduğunu bilmiyordu. Ne bir posta ne de telgraf kendisine
ulaşamıyordu. Başkan çok hızlı biçimde onun işbirliğinden Emin olmalıydı.
Birisi başkana kimse bulamazsa bile Rowan isimli kişi size Garcia’yı bulur
dedi. Rowan yollandı ve Garcia’ya verilmek üzere eline bir mektup tutuşturuldu.
Rowan adlı kişi mektubu alıp bir deri kese içine saklayıp kalbinin üzerine
nasıl yaklaştırdığını, üstü açık bir tekne ile Küba sahiline 4 günde nasıl
ulaştığını, ormanda nasıl kaybolduğunu, 3 hafta sonra Ada'nın diğer tarafına
nasıl çıktığını ve mektubu Garcia’ya nasıl teslim ettiği ile ilgili ayrıntıları
size anlatmak istemiyorum. Diyor yazar. Rowan mektubu aldı ve bu adam nerede
diye bile sormadı. Tanrının lütfü budur işte. Bu adamın mezarı bronzla kaplanıp
ölümsüzleştirilmeli, diyor yazar. Onu güvenilir ve sadık kılacak düzgün
davranmasını sağlayacak ve Garcia’ya mektubu götürmek için gereken enerjiyi, konsantre
olmasını sağlayacak tek bir şey vardı. Adam
gibi dik durmak.
Ve yazar devam ediyor diyor ki, Yanınızda Çalışan birine
sessizce ansiklopediye bakarak birini araştırmasını söyleyin. Çalışanın
sessizce “Evet efendim” deyip bu görevi yapacak mı? Emin ol ki yapmayacak sana
anlamsız gözlerle bakacak ve aşağıdaki sorulardan birkaçını soracak.
O kimdir?
Hangi ansiklopedide bulunur?
Ansiklopedi nerededir?
Ben bunun için mi işe
alındım?
Neden bu görevi
Charlie yapmıyor?
Ölmüş mü?
İşin acelesi var mı?
Ansiklopediyi size
getirsem de siz okusanız.
Bu bilgiyi neden
istiyorsunuz? Ve bire on sizinle İddiaya girerim ki tüm soruları cevaplayıp
bilgiye nasıl ulaşabileceğini açıklamanız ve neden bu bilgiye ihtiyacınız
olduğunu söylemenize rağmen bu kişi gidecek ve Garcia yi bulmak için başka
arkadaşlarından yardım isteyecektir. Ve ardından da yanınıza gelip böyle biri
olmadığını söyleyecektir. Tabii kaybedebilirim de, diyor yazar. Fakat böyle
biri Garcia’ya mektup yazabilir mi? Diye ekliyor…
Son zamanlarda iş yerlerinde çok çalıştırılan mağdurlar ve
dürüst işi arayan evsiz gezginler hakkında hikayeler duyup üzülüyoruz. Güçlü
insanlara da bir sürü kelimeler sarf ediyoruz. Yazar diyor ki, kalbim patronları
şirket dışında olduğu zaman, şirket içinde olduğu zamanki gibi çalışan
kişilerden yana. Ve Garcia için verilen mektubu sessizce alıp aptalca sorular
sormayan en yakındaki çöplüğe bu mektubu atma eğilimi göstermeyecek ya da bu
işi yapmak yerine başka işler yapmayacak, maaş artışı için greve girip işten
çıkarılmayacak kişilerden yana. Medeniyet bunun gibi bireyler için yapılan uzun
ve meraklı bir yoldur. Bu tarz kişiler o kadar nadir ki hiçbir işverenin onu
gönderme şansı yoktur. Her şehirde her kasabada ve köyde her ofiste mağazada
dükkanda ve fabrikada istenen kişidir…
Aynen öyle yim
YanıtlaSil