Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Temmuz, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Köle / Anand Dilvar

Ruhsal Bir Rehber İle Gerçek Huzura Yol Almak Dünyada 2.500.000 satan Best Seller yazarından… Köle / Anand Dilvar bir solukta okuyacağınız bir kitap. Nerede yanlış yaptığımızı merak ediyoruz, köle kitabındaki yolculukta bu cevabı buluyoruz. Sizde benim gibi kitap okurken altını çizmeyi sevenlerdenseniz eğer elinize hiç kalem almayın öyle ki bu kitap neredeyse tüm cümlelerin altının çizilmesini hak ediyor. Kişisel gelişim demek yetersiz kalıyor bu kitap için. Kitabın kapağını son cümleyi okumadan kapatmanız çok zor. Çünkü yazar size bir şey anlatmıyor, bir rehberle sohbet ediyormuş edasında dakikalar hızlıca geçip gidiyor. Bu güzel ve aydınlık sohbeti bitirmeyi ise hiç istemiyor insan. Kitabımızın ana karakteri öfkeli bir insan. Hayatında ki tüm kötülükler için ailesini ve çevresini suçlayıp duruyor. Aynı düşüncelerle hayatı hep daha geriye gidiyor. Aynı çevrece ve ailede büyümüş olmasına rağmen kardeşleri farklı hayata sahip. Onlar suçlamak yerine engelleri bir basamak

Minimalizm

Bir süredir minimalizm hakkında ablamla konuşuyorduk. İlgimiz ise git gide bu akıma yükseliyordu. Ve bir Pazar, Minimalizm hakkında bir belgesel izlemeye karar verdik. Ve gerçekten hayatımız için en önemli adımı bu belgeselden sonra atmaya karar verdik. Minimalizm için kısaca bir tanım yapmak gerekirse. Sadece ihtiyaç ve gerçekten keyif veren şeyleri  satın almak olarak tanımlayabiliriz. Bir an düşündüm, dolabımda yığınla duran ve çoğu yapılmayı bekleyen pantolon ve elbiselerimi. Doğrusu asla giyinmeyeceğim küçük bir dağ oluşturan kıyafetleri, süs eşyalarını ve işe yaramayan gereksiz birçok araç gereci. At! Gereksiz, sana kendini kıymetli ve ya kıymetsiz hissettiren eşyaları. Hiçbir eşya sana kıymet yükleyemez. Belgeselde diyor ki, “Eşyaları kullanın, insanları sevin. Tersi asla işe yaramaz.” Ertesi hafta ablamla bir plan yaptık ve bir gün giyinmemizi bekleyen her kıyafeti atmaya karar verdik. Hediye gelen şapkayı, paçalarını yaptırmam gereken yıllanmış pantolonu,

Sözlükten Seçtim "Kelime"

Kelimeler Değişirse Hayat Değişir   Kelime bugünlerde üzerinde çok fazla durup düşündüğüm, hayatımı, bana bakan gözleri ve benim baktığım görüş alanımı değiştirmem için ilk hangi yola başvurmam gerektiğinin cevabı. Geçmişinize indiniz mi hiç? Başınıza gelen olaylar silsilesinden bahsetmiyorum. O olayları çağırmak için gücünüzü yegane şekilde yoğunlaştırdığınız kelimelerden bahsediyorum. Ergenlik ve çocukluk dönemleri kimimiz için yorucu ve erken yaşta bize olgunluk katan durumlardan oluşuyor. Bu dönemde şanslı iseniz hayatınızın geri kalanında da şanslı olacaksınız. Ancak durum kimi insanlar için öyle değil. Bu durumda geçmişten gelen şansızlıklarımızı değiştirmemizin ilk adımı kelimelerimizi değiştirmekten oluşuyor. Kelimeler değişirse düşünceler, düşünceler değişirse kaderimiz değişir bunu unutmamalı. Fazla duygusallık, hassaslığın benim lanetim olduğunu kısa bir süre önce fark ettim. Bunun doğurduğu durumlar ise panik atak, ani öfke nöbetleri, alınganlıklar, bunlar

Zar Kanatlı - Michael Blumleine / Kafkaesk Öyküler

Kafkaesk kitabının dördüncü öyküsü Zar Kanatlının yazarı Michael diyor ki, “işte Franz Kafka ile ilgili sevdiğim birkaç şey: karanlıktı, eğlenceliydi, düşler çeşmesinden içmişti. Absürt anlayışına sahipti, tuhaf bir fikir buldu ve onun peşinden gitti büyük bir yorumcuydu, cinsellik hakkında yazdı. Baş kahramanı bir böcekti. Bu böcek dahiyane bir fikirdi. İçten içe hepimiz birer böceğiz. Hepimizin böceğe benzer özellikleri var hepsi bu. Onlarla bir bağımız var. Five Million Years to Earth adlı filmi bilir misiniz? İşte asıl mevzu bu. FK bunu incelememizi söylüyor. Gülünçlükleri yazdı, işkenceyi yazdı. Başkahramanının soyadı sadece K idi. İsimsiz bir kahraman. Sıradan biri. İçini, düşüncelerini ve duygularını, insanlığını boşaltabileceği, bir o kadar da mesafeli durabileceği bir adam. Fazla yakınlaşmadan K’ya bakabilir hatta zavallı adamı sevebilirdi de. Açlığı yazdı, insanlara ders veren bir maymunu yazdı, bir dünya görüşünü berraklaştırdı. Bize kafkaesk kelimesini hediye etti

Kafka Kronolojisi

F ranz Kafka, dünya çapında beğenilerek, düşünülerek okunan bir yazar. Kendisine ve yazılarına olan ilgi günden güne artmakta. Bende sizlerle, en son elime geçen Kafkaesk kitabında yayınlanmış olan Kafka Kronolojisini paylaşmak istedim. ·          1883 Franz Kafka 3 Temmuz’da Prag’da Herman ve Julie’nin oğlu olarak dünyaya geldi. ·          1885 Erkek kardeşi George doğdu 15 aylıkken öldü. ·          1887 Erkek kardeşi Henry doğdu 6 aylıkken öldü. ·          1889 Kız kardeşi Gabriele doğdu. ·          1890 Kız kardeşi Valerie doğdu. ·          1892 Kız kardeşi Ottilie doğdu. ·          1889 - 1903 İlk yazıları kayıp. ·          1901 - 1906 Prag’daki Charles Üniversitesi Almanca bölümünde hukuk okudu. ·          1904 - 1905 Description of A Struggle’i yazdı. ·          1906 Hukuk Fakültesinden mezun oldu, Prag mahkemelerinde çalışmaya başladı. ·          1908 Devletin işlettiği İşçi Kaza Sigorta Kurumu’nda çalışmaya başladı. Max Brod ile dost oldu. ·     

Kafkaesk Öyküler / Hamam Böceği Şapkası / Terry Bisson

Kafkaesk öyküler kitabının 3. öyküsü Hamamböceği Şapkası. Terry Bisson diyor ki, y erel kütüphanedeki küçük son derece küçük bir kavganın ardından bu öykü hapishaneye gitmek yerine küçük bir toplum hizmeti projesi olarak yazıldı. Olay Kafka’yı da kapsadığı için türünün çoğunda olduğu gibi yazarın eserlerindeki en inatçı üç öğleye Aşk ölüm ve yanlış yönlendirmeye kendi kişisel ilgi alanlarım olan kanallar şapkalar ve patenlerle birleştirmeye karar verdim. Öykü Sam’ın bir sabah uyanıp dehşet içinde kocaman bir hamam böceğine dönüşmesi ile başlıyor. Olamaz diye düşünüyor Sam. Kafka’nın öyküsü sayesinde neler olduğu konusunda az çok fikir sahibi olması onu sakinleştiriyor. Kafkaesk tarzı ile yazılan bu öykü hafif mizah içeriyor gibi geldi bana. Mizah olmasının sebebi ise yazarın daha sonrasında aynı şekilde insana dönüşmesi şöyle ki kısaca özetlemek gerekirse sevdiği kadın bir gün doktor babası tarafından çağırılıyor, deney olarak ölmeyi kabul eden bu kız bir hamam böceği şapka

Kafkaesk Öyküler / Boğulan Dev / J.G. Ballard

Dev Olması İnsan Olmasını Gerektirmez (!) Bir akşam üstü ablam bir kitap hediyesi ile geldi bana. “Kafkaesk öyküler”. Ne kadar mutlu olduğumu anlatamam. Kafka ile bağdaştırılarak bir çok öykü bir kitapta buluşmuştu. Tam istediğim gibi. Kitabın içinde öykü ile ilgili yorumlar da vardı.  Kafka hakkında çok fazla bilgiye ulaşabilirim sonunda diye düşündüm. Kitaptaki ilk öykü açlık sanatçısı idi. Bu öyküyü önceden okuduğum için daha önce okumadığım bir öyküye geçtim. Açlık sanatçısı öyküsü hakkında fikir edinmek isterseniz buraya tıklayabilirsiniz. Kitabın ikinci öyküsü olan "Boğulan Dev" oldukça akıcı ve etkileyici.  Bence kolay okunan öykülerden biri. Öyküyü anlamak ve hikayenin içine girmek gerçekten kolay bir şekilde gerçekleşiyor.. Öykü bir insanın, sahile vuran cansız devi anlatması ile başlıyor. O deve neler olduğu ve halkın ilgisi ile devam ediyor. Anlatıcının kim olduğunu bilmeden hikayede buluşuyorsunuz. Anlatıcı, sahilde yatan o devas

Arıların Hikayesi / Celal Al-i Ahmed

Özgürlük Hissi Kaplarken Tüm Hücreleri… Celal Al-i Ahmed 1923 yılında İran’ın Başkenti Tahran’da doğdu. Eğitimini ailesinin baskıları yüzünden ilkokulda bırakmak zorunda kaldı. Ancak bir süre sonra eğitimine tekrar döndü ve lise, üniversite diplomalarını aldı. Doktorasını yarıda bıraktı ve öğretmen olarak çalışmaya başladı. 1953 yılında ihtilal sonrası birçok aydın gibi kendi kabuğuna çekildi. Arıların hikayesini bu dönemde yazdı. Celal 1969 yılında Tahran’da vefat etti. Kitap okurken, en önemli noktalardan biri yazarın hangi dönemde ve nerede yaşadığıdır. Bu hikayede arıların umutla özgürlük hayallerine koşacağını okurken, arıların bir figür olduğunu kısa sürede anlıyorsunuz. Celal arılardan yola çıkarken o dönemde hissettiklerini çok etkileyici ve farklı bir yoldan bizlere anlatmış. Bir ülkenin hangi dönemini merak ediyorsanız en doğru fikirlere o dönemde yazılan romanlardan ulaşabilirsiniz. Kültüre, dayatılandan çok halkın hissettiklerine, eski ve yeni neslin birbir

Partners for Justice Kore Dizisi Yorumu

Güncel olarak izlediğim, yeni biten Kore dizilerinden Partners for Justice. Medikal konulu Kore dizileri içinde en beğendiklerim arasına girdi. Olaylar, olayların akışı, olaylarının çözülüşü gerçekten profesyonelce ve ekrana bağlayıcıydı. Diziyi izlerken bir saniye bile gözlerimi kırpmadım desem yeridir. Diziyi bir cümle ile özetlemek gerekirse “her temas iz bırakır” cümlesi bu dizi için yeterli olabilir. Bu nedenle ise mükemmel işlenmiş bir suç yoktur. Dizinin konusuna gelirsek de kadın bir savcı,   Jung Yoo Mi ve psikopat ama bir o kadar başarılı yöntemler kullanarak otopsi yapan bir adli tıp doktorunun Jung Jae-Young etrafında döner Bu ikili gizemli cinayet davalarını çözmek için birlikte çalışırlar. Medical konulu Güney Kore dizilerinin hemen hemen çoğunda bulunan klişe konu tabi ki bu dizide de vardı. Bulaşıcı ve öldürücü virüs taşıyan bir insan… Bu dizi ile birlikte otopsiye olan hayranlığım ve merakım oldukça yükseldi, dizideki adli tıp doktorumuz diyor ki, biz

Good Doctor Kore Dizisi Yorumu

Medical konulu Kore dizilerine merak salmıştım. Bu konuda ki dizileri ararken karşıma çıkan bu dizi çok ilgimi çekmişti. Oyuncu kadrosu da oldukça iyiydi. İmdb ve Daum puanları da oldukça yüksek. İmdb: 8.9, Daum: 9,2. Kısaca otizmli bir doktorun hikayesi diyebiliriz. Ancak tabi ki bu kadar özet yetersiz. Ben izlerken bolca tebessüm ettim ve bolca ağladım. Bu kadar başarılı bir oyunculuk olamaz. Gerçekten efsaneydi benim için. Bu diziye başlar başlamaz herkese tavsiye ettiğimi hatırlıyorum. Doktorluğa girmeden önce engellerin aslında engelsiz(!) insanlardan oluştuğunu bilmekte fayda var. Gerçi sözde engelsiz insanlara bile bu kadar engel koyulup, yapamazsın cümlesini çok kez duyuyoruz. Bu durum engelli insanlar için bunun kat kat daha fazlası. Ve bu dünyanın her yerinde bu şekilde. Park Si On savant sendromludur. Savant sendromu otizmlilerde ve zihinsel engellilerde belirgin bir alanda olağanüstü yetenek göstermesidir. Park Si On, küçükken savat sendromunun etkisiyle hiç ar