Ana içeriğe atla

Kafkaesk Öyküler / Hamam Böceği Şapkası / Terry Bisson

Kafkaesk Öyküler / Hamam Böceği Şapkası / Terry Bisson


Kafkaesk öyküler kitabının 3. öyküsü Hamamböceği Şapkası. Terry Bisson diyor ki, y erel kütüphanedeki küçük son derece küçük bir kavganın ardından bu öykü hapishaneye gitmek yerine küçük bir toplum hizmeti projesi olarak yazıldı. Olay Kafka’yı da kapsadığı için türünün çoğunda olduğu gibi yazarın eserlerindeki en inatçı üç öğleye Aşk ölüm ve yanlış yönlendirmeye kendi kişisel ilgi alanlarım olan kanallar şapkalar ve patenlerle birleştirmeye karar verdim.

Öykü Sam’ın bir sabah uyanıp dehşet içinde kocaman bir hamam böceğine dönüşmesi ile başlıyor. Olamaz diye düşünüyor Sam. Kafka’nın öyküsü sayesinde neler olduğu konusunda az çok fikir sahibi olması onu sakinleştiriyor. Kafkaesk tarzı ile yazılan bu öykü hafif mizah içeriyor gibi geldi bana. Mizah olmasının sebebi ise yazarın daha sonrasında aynı şekilde insana dönüşmesi şöyle ki kısaca özetlemek gerekirse sevdiği kadın bir gün doktor babası tarafından çağırılıyor, deney olarak ölmeyi kabul eden bu kız bir hamam böceği şapkası giyerek olanlardan kurtuluyor. Aslında kız bir hamamböceği şapkası tasarımı yapıyor ama bu şapkayı giyen herkes hamam böceği gibi görünüyor. Babasından bu şapkayı giymesini rica ediyor ve babası giyiyor. Babası bu şapkayı giyindiğinde, kendi ölmemek adına babasının üzerine basıyor ve polise ifadesi ise şu şekilde, “ben onu hamam böceği zannettim.”

Sam ise hamamböceğine dönüştüğünde kağıt yiyerek, kanalizasyonlara girerek ve gezerek yaşamını devam ettiriyor bir gün aniden insan olup eve döndüğünde sevgilisinin onu başka bir erkekle aldattığını fark ediyor ama bu onun ilişkisi için zarar verici bir boyutta taşınmıyor ve ilişkilerine devam ediyor ve bir bebekleri oluyor bebekleri de  aynı şekilde bir gün Hamam böceğine dönüşüyor ve öykü ise şu şekilde bitiyor;

“Eyvah bebeğin üzerine basmayı unuttuk”…

John Kessel diyor ki, böcekler ve tuzaklarla en belirgin biçimde ‘Dönüşüm’e gönderme yapmanın çekiciliği, Kafka’nın imzası niteliğindeki Bu öykü ile bağ kuran bir kişi için kaçınılması zor bir şeydir. Bisson’un postmodern bir denge ile neşe içinde bu tür güçlüklerden geçmesini seviyorum. Bu muhtemelen antolojideki en amansız Kafka yapıçözümü. Büyüklükler yalın ifadelerle geçiştiriliyor.

5 sayfalık Bu Öykü Kafkaesk tadında hikaye okumak isteyenler için mizah ile birlikte okuyucuya sunuluyor.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İnsan Neyle Yaşar? / Mum

"'Göze göz, dişe diş' dendiğini duydunuz. Ama ben size diyorum ki, kötüye karşı direnmeyin." (Matta, 5:38-39. baplar) “Bu olay derebeylik zamanlarında yaşandı. Her türden derebeyi vardı o zamanlar. Tanrı ve ölüm korkusu olan, insana merhamet etmeyi bilenler de vardı, hatırlamaya bile değmeyecek, köpek gibi olanlar da. Fakat en kötüleri, çamurun içinden çıkmasına rağmen prens olmuş gibi davranan, toprak köleleri arasından yükselip amir olanlardı! Herkes en çok onlardan çekiyordu.”  Diyerek başlıyor  hikaye. Köylülere eziyet eden bir kâhyayı anlatıyor. Burada ana karakter “kötü” bir insan. Kötülüğü ise hırsından geliyor. Yükselerek bir köye kâhya olmuştur. Ancak köylülere eziyet etmektedir. Kraldan çok kralcılık taslıyor diyebiliriz. “Kâhya eline gücü geçirir geçirmez köylülerin tepesine bindi. Onun da bir ailesi –karısı ve evli iki kızı- vardı, epey de para biriktirmişti: Günaha girmeden, rahatça yaşayıp gidebilirdi, ama hırs dolu olduğun...

İnsana Ne Kadar Toprak Lazım / İnsan Neyle Yaşar?

Bu öyküyü çok küçükken okumuştum. Yıllar geçtikten sonra tekrar okuduğumda bu kadar hafızamda yer etmiş olmasına şaşırmıştım. Öykünün tümünü hatırlıyordum. Öyküyü yeniden okuduğumda çok etkilendim. Büyük ihtimalle küçükken okuduğumda da bu denli etkilenmiştim. İnsanın aç gözlülüğü belki bu kadar açık, nazik ve zekice anlatılabilirdi. Aza kanaat etmeli. Aslında bundan bir 10 yıl önce kendi çevremde de bu böyleydi. Herkes her şeyi paylaşır, herkes halinden memnundu. Kimse daha fazlasını aç gözlülük ve ya göstermek için istemezdi. Kendi hayatını ileri taşımak herkesin hayalidir. Benimde öyle ancak, bu hırsla ve aç gözlülük yüzünden olmamalı. Bilinçlice eldekilerin keyfini çıkarırken gelmeli daha fazlası. Böyle olursa eğer hayatın tadının daha iyi çıkacağını düşünüyorum. Hep daha fazlasını isterken, ömür bitiyor bir hiçlik içinde. Özellik son zamanlar da, artık hemen hemen herkes halinden şikayetçi. Herkes daha fazlasını istiyor ama kimse daha fazlasının ne olduğunu bilmiyor. Çü...

Kıvılcımı Söndürmeyen Ateşi Zapt Edemez

İnsan Neyle Yaşar? Kitabının ikinci öyküsüydü bu hikaye. Başlığı okumamla beraber merak etmeye başlamıştım bu öyküyü. Hani bazı cümleler vardır, insanın içine dokunur işte böyle olmuştu. Daha başlıkta içime dokunmuştu. Bu kısa öykü bir hayat dersi aslında. Nefret küçük bir kıvılcım olup yüreğimizde ki yerini aldığında kendimizi haklı çıkarmak adına her yola sürükleyebiliriz. Nefret yüktür derler ya işte öyle… Bu hikayede de nefretin aslında en çok kime zarar verdiğini net bir şekilde göreceğiz. Bir yumurtadan başlayan, her şeyi koca alevlere dönüştüren bir öfke anlatılıyor bu öyküde. Aslında ilk başlarda huzurlu bir komşulukları vardı bu öyküde ki insanların. Sonra bir gün tavuk karşı komşunun arsasına girer ve bir yumurta kayıptır. Önce kadınlar başlar kavgaya. Bir yumurtadan sebeple… Sonra erkeklerde dahil olur bu kavgaya. Öyle büyür öyle büyür ki bu kavgalar. Artık birbirlerini şehre gidip mahkemeye vermekten neredeyse topraklarıyla uğraşacak vakit bulamamışlar. Tabi ...