İnsan Neyle Yaşar? Kitabının ikinci öyküsüydü bu hikaye.
Başlığı okumamla beraber merak etmeye başlamıştım bu öyküyü. Hani bazı cümleler
vardır, insanın içine dokunur işte böyle olmuştu. Daha başlıkta içime
dokunmuştu.
Bu kısa öykü bir hayat dersi aslında. Nefret küçük bir
kıvılcım olup yüreğimizde ki yerini aldığında kendimizi haklı çıkarmak adına
her yola sürükleyebiliriz. Nefret yüktür derler ya işte öyle… Bu hikayede de
nefretin aslında en çok kime zarar verdiğini net bir şekilde göreceğiz.
Bir yumurtadan başlayan, her şeyi koca alevlere dönüştüren
bir öfke anlatılıyor bu öyküde. Aslında ilk başlarda huzurlu bir komşulukları
vardı bu öyküde ki insanların. Sonra bir gün tavuk karşı komşunun arsasına
girer ve bir yumurta kayıptır. Önce kadınlar başlar kavgaya. Bir yumurtadan
sebeple… Sonra erkeklerde dahil olur bu kavgaya. Öyle büyür öyle büyür ki bu
kavgalar. Artık birbirlerini şehre gidip mahkemeye vermekten neredeyse
topraklarıyla uğraşacak vakit bulamamışlar. Tabi ki yaşlı ihtiyarlar nasihat etse
bu mesele kolay kolay bitmez. Şayet ortada bir gurur vardır ve ben ondan özür
dileyip, kendimi düşürememdir. Her çağda olan insani duygu…
“Başlangıçta erkekler birbirlerine iftira ederken, sonraları
gerçekten çalmaya, kötü yalanlar söylemeye başladılar. Kadınlarla, çocuklar da
bu örneğe uydular. Hayatları gittikçe kötüleşti. İvan Şçerbakov ile Topal
Gavrilo birbirlerini köyün ihtiyar heyetine, bölge ve sulh mahkemelerine öyle
çok dava etti ki yargıçların hepsi onlardan bıktı; kâh Gavrilo İvan’a, kâh İvan
Gavrilo’ya bir ceza aldırıyordu. Köpeklere dönmüşlerdi: Onlar da ne kadar
boğuşursa o kadar kudururlar. Boğuşma esnasında köpeklerin birinin sırtına
vurulursa, öteki köpek ısırdı sanarak gözü iyice döner. Bu adamlar da böyleydi
işte: Dava açıp duruyorlar, birisi diğerine bir hüküm giydirir ya da
tutuklatırsa diğeri öfkeden kuduruyor, “Dur hele sen, ben sana nasıl
ödeteceğim,” diyordu. Bu şekilde tam altı yıl geçti. Yalnızca sobanın üzerinde
ihtiyar hep aynı şeyi söylüyor, öğütler veriyordu:
- Ne yapıyorsunuz çocuklar? Bırakın eski hesapları,
büyütmeyin işi, kin tutmamak iyidir. Kötülük eden kötülük bulur.”
Kavgalar ve mahkemeler devam ederken. İvan en sonunda
Gavrilo’ya kırbaç cezasını aldırtmıştı. Gavrilo bunun üzerine sana bunu
ödeteceğim, seni yakacağım demiştir. İvan ise bu kesin dediğini yapar diyerek
nöbet tutmaya başlamıştır.
İvan sonunda samanların orada bir adam görmüştür. Bu adam
ufak bir sap demetini tutuşturup kaçmaya başlamıştır. İvan ise işte şimdi seni
yakalayıp işini bitireceğim diye düşünerek Gavrilo’nun peşinden koşmaya
başlamıştır. Bu İvan için bir fırsata dönüşmüştür. Zira onu yakalarsa, ona iyi
bir ceza aldırabilecektir. İvan koşar koşar ama Gavrilo’yu yakalayamaz.
İvan geri döndüğünde kıvılcımın büyüyüp, tüm evini sardığını
görür, artık iş işten geçmiştir. Ateş büyüdükçe büyümüş önce İvan’ın her
şeyini, sonrada Gavrilo’nun evine sıçrayıp onunda her şeyini yakmıştır. Tüm
hayvanları ve gelir sağlayan kaynakları yanmıştır bu iki eski dostun…
İvan delirir gibi olmuş, “Sap demetini alıp, çiğneyeydim
keşke, nedir bu başıma gelen dostlar” diyerek ellerini uyluklarına vurmaya
başlamıştır…
Babasının öğütlerini anlamış, “Kıvılcımı zapt etmeyen, ateşi
söndüremez” ne demektir başına dank etse de iş işten geçmiştir. Ancak daha
fazla yanlış yapmak istememiştir. Bu öfke ve nefrete artık son vermiştir.
Gavrilo ise İvan’dan korkarak yaşamaya başlamış ancak çok geçmeden İvan’ın iyi
niyetini görmüş ve yaptıklarından o da pişman olmuştur…
Nefret ateşimizi söndüremeyecek kadar büyütmeden, onu ağzımızda çiğneyip tükürmek dileğiyle…
Yorumlar
Yorum Gönder