Ana içeriğe atla

Köle / Anand Dilvar


Ruhsal Bir Rehber İle Gerçek Huzura Yol Almak

Köle / Anand Dilvar

Dünyada 2.500.000 satan Best Seller yazarından… Köle / Anand Dilvar bir solukta okuyacağınız bir kitap. Nerede yanlış yaptığımızı merak ediyoruz, köle kitabındaki yolculukta bu cevabı buluyoruz. Sizde benim gibi kitap okurken altını çizmeyi sevenlerdenseniz eğer elinize hiç kalem almayın öyle ki bu kitap neredeyse tüm cümlelerin altının çizilmesini hak ediyor. Kişisel gelişim demek yetersiz kalıyor bu kitap için. Kitabın kapağını son cümleyi okumadan kapatmanız çok zor. Çünkü yazar size bir şey anlatmıyor, bir rehberle sohbet ediyormuş edasında dakikalar hızlıca geçip gidiyor. Bu güzel ve aydınlık sohbeti bitirmeyi ise hiç istemiyor insan.

Kitabımızın ana karakteri öfkeli bir insan. Hayatında ki tüm kötülükler için ailesini ve çevresini suçlayıp duruyor. Aynı düşüncelerle hayatı hep daha geriye gidiyor. Aynı çevrece ve ailede büyümüş olmasına rağmen kardeşleri farklı hayata sahip. Onlar suçlamak yerine engelleri bir basamak yapmış ilerliyor. Aynı düşüncelerle içkiler ve hapların etkisiyle tüm dertlerini unutmak isteyen karakterimiz bir trafik kazası geçiriyor, her şey şimdi başlıyor. Bitkisel hayatta bir makineye bağlı yaşıyor. Hiç kimse onun beyninin çalıştığının farkında değil. O ise düşünebiliyor. Çevresinde olan bitenin her şeyin farkında ve ölmek istiyor. Sonrasında bir ses duyuyor. O ses bir yabancı değil ruhunun sesi. Derin meditasyonlar ile ulaşılabilen ruh özü yanı başında. Kısaca aydınlanma onu bekliyor. Ve şu cümle beynine yerleşiyor "her şeye rağmen hala aklının kontrolü senin elinde. Akıl her şeyden üstündür." Tüm çevrende olan bitine nasıl tepki vereceğin senin elinde. Kadere mani olamazsın. Ancak kaderden gelen her şeye verebileceğin tepki senin elinde. Bu şekilde yaşarken ölü olmaktan çıkarsın. Tüm maddi ve manevi isteklerin ötesinde her şeyi kontrol edebilen bir beyin, işte yaşamak budur. Şu an hareketsizsin ve vücuduna hükmedemiyorsun ancak hala düşünebiliyor ve tepkilerini kontrol edebiliyorsun. Yaşamda tam olarak böyle çevrenden gelen olumsuzluklar, yetiştiğin ailen bunlar hükmedemeyeceğin şeyler ancak düşüncelerinle onlara karşı nasıl tavır takınacağın senin ellerinde. Onları kafaya takarak önüne engeller koyan sensin. Hiç kimse beyninin içine girerek sana acı çekme ve ya mutlu etme becerisine sahip değil. Sen kendin acı çekmeyi istersen bunun için kimse suçlu değildir. Kötü anları büyütüp her gün bunlar yüzünden hayatım acı çekmekle geçiyor yerine, onlara verdiğin tepkileri değiştirebilirdin. Bu insanları anlamaktan geçer. Herkes kusurludur. Önemli olan sensin. Ve sen de kusurlusun. Ne istersen onu düşünmekte ve bu yüzden nasıl hissedeceğini belirleyecek olan sendin.Hislerin sadece düşüncelerinden gelir ve gelebilir. Duygular bu şekilde yürür. Eğer koşulların kuklası olmayacaksanız her şey için suçlamanız gereken tek şey kendinizdir. Koşulların sizi dilediği gibi yönetmesi yerine koşullara vereceğiniz en doğru ve sizi en iyi hissettirecek olan tepkiyi seçtiğinizde siz koşulları kendi lehinize çevirirsiniz.

İnsanlarla tartışarak geçen gereksiz dakikalar… Tartışma bir çeşit, başka birinin hayatı senin gördüğün şekilde görmesini sağlamaya çalışmaktır. İnsanlar mutlu olmak için o ‘bir şeye’ sahip olmak zorunda oldukları kanısının kölesi olmuşlardır. Çoğu insan o aptal tuzağa daha fazla şey biriktirme tuzağına düşüyor. Giderken hiçbir şeyi götüremeyeceğimizi ve birlikte paylaşacak kimse yoksa başarılarımızın anlamsız olduğunu unutuyoruz. 

Geçinmeye yetecek gücümüzün olmadığına inanmak fakirliği yarattı. Para ve gücün bizi mutlu edeceğine inanmak bizi kardeşlerimizden uzaklaştırdı. Refahın çevremizde olup bitene bağlı olduğuna inanmak, kendi hayatlarımızın kontrolünü kaybetmeye neden oldu…

Yukarıdaki yazımda kitapta geçen bazı cümleleri kullandım. Ve daha birçoğu kitapta okumanızı bekliyor... Bana kalırsa herkesin okuması gereken bir kitap. Ve son olarak ana karakterimizin kendine yazdığı mektup kitabın en güzel kısmıydı. İşte o mektupta ki en güzel cümle; “Hayatımda ki en önemli insan, kendimi seviyorum.”

105 sayfalık bu kitabı şiddetle tavsiye ediyorum. Ve genel olarak herkesin tavsiye ettiği şekilde bende edeyim; anne babaların mutlaka okuyup, çocuklarına da okutması gereken bir kitap.

Yalnızca bir hayatımız var! Umarım koşulların kölesi değil, koşulları tepkilerimizle lehimize çevirebilenlerden oluruz.


Yorumlar

  1. Henüz okumadım ama insanların yorumunu görüp hissettiğim umut, şu ana dek hayatımda umutlandığım herhangi bir şeyden daha fazla

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

İnsan Neyle Yaşar? / Mum

"'Göze göz, dişe diş' dendiğini duydunuz. Ama ben size diyorum ki, kötüye karşı direnmeyin." (Matta, 5:38-39. baplar) “Bu olay derebeylik zamanlarında yaşandı. Her türden derebeyi vardı o zamanlar. Tanrı ve ölüm korkusu olan, insana merhamet etmeyi bilenler de vardı, hatırlamaya bile değmeyecek, köpek gibi olanlar da. Fakat en kötüleri, çamurun içinden çıkmasına rağmen prens olmuş gibi davranan, toprak köleleri arasından yükselip amir olanlardı! Herkes en çok onlardan çekiyordu.”  Diyerek başlıyor  hikaye. Köylülere eziyet eden bir kâhyayı anlatıyor. Burada ana karakter “kötü” bir insan. Kötülüğü ise hırsından geliyor. Yükselerek bir köye kâhya olmuştur. Ancak köylülere eziyet etmektedir. Kraldan çok kralcılık taslıyor diyebiliriz. “Kâhya eline gücü geçirir geçirmez köylülerin tepesine bindi. Onun da bir ailesi –karısı ve evli iki kızı- vardı, epey de para biriktirmişti: Günaha girmeden, rahatça yaşayıp gidebilirdi, ama hırs dolu olduğun

İnsana Ne Kadar Toprak Lazım / İnsan Neyle Yaşar?

Bu öyküyü çok küçükken okumuştum. Yıllar geçtikten sonra tekrar okuduğumda bu kadar hafızamda yer etmiş olmasına şaşırmıştım. Öykünün tümünü hatırlıyordum. Öyküyü yeniden okuduğumda çok etkilendim. Büyük ihtimalle küçükken okuduğumda da bu denli etkilenmiştim. İnsanın aç gözlülüğü belki bu kadar açık, nazik ve zekice anlatılabilirdi. Aza kanaat etmeli. Aslında bundan bir 10 yıl önce kendi çevremde de bu böyleydi. Herkes her şeyi paylaşır, herkes halinden memnundu. Kimse daha fazlasını aç gözlülük ve ya göstermek için istemezdi. Kendi hayatını ileri taşımak herkesin hayalidir. Benimde öyle ancak, bu hırsla ve aç gözlülük yüzünden olmamalı. Bilinçlice eldekilerin keyfini çıkarırken gelmeli daha fazlası. Böyle olursa eğer hayatın tadının daha iyi çıkacağını düşünüyorum. Hep daha fazlasını isterken, ömür bitiyor bir hiçlik içinde. Özellik son zamanlar da, artık hemen hemen herkes halinden şikayetçi. Herkes daha fazlasını istiyor ama kimse daha fazlasının ne olduğunu bilmiyor. Çü

En Ünlü Güney Koreli Erkek Artistler Doğum Tarihleri, Burçları ve Dizileri

      Konumuz Kore olunca aklımıza ilk gelen diziler ve oyuncular oluyor. Erkekleri yakışıklılığı ile kızları sevimliliğiyle gözlerimize adeta şölen yaşatıyor. Benim de boş zamanlarıma ve uyku tutmayan gecelerime sık sık eşlik ediyor Koreli yapımlar. Bir dizi bitti mi hemen oyunculara ilgim yöneliyor ve tabi ki ilk olarak doğum tarihleri sonrasında da burçları merakımı cezbediyor. Bunun için en beğendiğim oyuncuların doğum tarihleri, burçları ve en popüler dizilerini hem kendim için hem de sizler için bir liste halinde hazırladım.  😍 En Ünlü Güney Koreli Artistler Doğum Tarihleri, Burçları ve Dizileri Listesi; Ji Chang Wook: 5 Temmuz 1987 ve Yengeç Burcu Dizi Önerisi: The K2, Healer           Lee Jong Suk: 14 Eylül 1989 ve Başak Burcu Dizi Önerisi: W, Pinocchio, Doktor Stranger ·          Park Hae Jin: 1 Mayıs 1983 ve Boğa Burcu Dizi Önerisi: Bad Guys, Man x Man Kim Woo Bin: 16 Temmuz 1989 ve Yengeç Burcu Dizi Önerisi: The Heirs,