Ana içeriğe atla

Salman Rushdie / İki Yıl Sekiz Ay ve Yirmi Sekiz Gece Kitap Yorumu

Salman Rushdie / İki Yıl Sekiz Ay ve Yirmi Sekiz Gece Kitap Yorumu


Salman Rushdie’yi ilk Floransa Büyücüsü kitabında tanımıştım. Anlatım tarzı, kurgusu ve hayal gücü ile tam bir şölen gibi gelmişti bana. Daha sonra birçok kitabını almış olsam da diğer kitabını yeni okumaya başlamıştım. Üst üste aynı yazarı okuyamamak gibi bir sorunum var.

Kitapları çok akıcı olmasa da kolay okunuyor. Sonunu okumadansa hikayeyi anlayamıyorsunuz. Bana çok farklı gelen bir tarzı var Salman Rushdie’nin. Efsaneler ve masallar içinde uzun süreli bir yolculuk onun hikayelerini okumak.
Bu kitapta da ilk karşıma çıkan, Floransa Büyücüsündeki gibi bir sayfada yazılmış olan birkaç söz. Bu sözlerden hoşuma giden biri var ki... Bayılıyorum desem yeridir. “Yazmam gereken kitabı, benden beklenen romanı yazmak yerine, bizzat okumak istediğim kitabı yarattım.” Çok hoş ve anlamlı değil mi?

Hikaye İbn Rüşd ve Gazzali’nin fikirleriyle onların sonu gelmeyen çekişmeleri ile dolu. Şuna da değinmek gerekir ki, Yazarın babası İbn Rüşd’e olan sevgisinden dolayı Rushdie soyadını almış. Bu romanda ise Salman, İbn Rüşd’ü başkahraman yapmış ve bence kendisinin de ne kadar sevdiğini ve saygısını devam ettiğini göstermiş.

Salman Rushdie kitaplarını yazmadan önce çok fazlar araştırma yaparmış, bu araştırmalar bazen yıllar bile sürermiş. Bunu okuyunca anlıyoruz. Öyle güzel kurgular sunuyor ki, öyle geçmişe gidiyor ki, kitabın arkasında da belirtilen gibi, mitoloji mi, tarih mi desek bilemiyoruz bu hikayelere.

Dünya ile Peristan’ın kapıları kapanmadan çok uzun yıllar önce bir kraliçe cin dünyaya gelir. İnsan olmayı seçer. İbn Rüşd’e aşık olur ve onun karısı olur. O kadar çok çocukları olur ki… Ancak Dunia diğer cinlerden farklıdır. Cinler aile ve ya çocuk gibi kavramları insanlar gibi duygusal olarak taşımazlar. Fakat Dunia çocuklarını sever. Öyle sever ki… Yüzyıllar sonra onları kurtarmak için dünyaya yeniden gelir.

Gazzali, yüzyıllar önce kötü bir cini tıkıldığı şişeden kurtarmış ve ona her ne olursa olsun ben seni çağırdığımda yanıma geleceksin diyerek anlaşma yapmıştır. Aradan o kadar uzun yüzyıllar geçmiştir ki Gazzali bir toprak olduğunda ve cine seslendiğinde cin önce anlam verememiştir. Cinler kötü de olsa mutlak sözlerinde durdukları için Gazzali’nin yanına gitmiş ona isteğini sormuş. Gazzali ona, “insanların Tanrı’ya yönelmesi için onları korkut. Çünkü insanlar korktuklarında mutlaka Tanrı’ya yönelir” demiştir. Ve İbn Rüşd ise Dunia’yı yanına çağırarak, çocuklarını toplamasını yeni bir dünyalar savaşına hazırlamasını söylemiştir. Dünyayı, Dunia ve onun çocukları kurtaracaktır…
İbn Rüşd ve Gazzali arasında ki atışmalar neredeyse toprağın altında bile devam etmiş…  Gazzali’ye, “ fiziksel eylemlerin ötesindeyiz artık, ya da kötü eylemlerin diyelim istersen.” Demiştir. “Çok doğru” dedi Gazzâlî. Eklemek gerek ki üzücü de. Peki o halde başla bakalım.

“ İnsanlığı tek bir insanmış gibi düşünelim diye söze başladı İbn Rüşd. Bir çocuk hiçbir şeyi anlamaz, yeterli bir insan olmadığı için inanca sarılır. Mantık ve batıl inanç arasındaki mücadele için insanlığın uzun ergenlik dönemi diyebiliriz, mantığın zaferi de insanın yetişkinliğe ulaşması olacaktır. Tanrı yok demiyorum ama her gururlu ebeveyn gibi o da çocuğunun kendi ayakları üzerinde duracağı, dünyada yolunu çizeceği, ona bağımlılıktan kurtulacağı günü bekliyor.”

 “Tanrı üzerinden iddialarda bulunduğun sürece diye cevap verdi Gazzali. Rasyonel ve kutsalı beceriksizce uzlaştırmaya çalıştığın sürece beni asla yenemezsin. Neden inançsızlığını itiraf etmiyorsun? Söze oradan devam edebiliriz. Neslinden gelenlere bak hele batının ve doğunun tanrıtanımaz alçakları. Sözcüklerin yalnız kafirlerin zihninde karşılık buldu. Hakikatin peşinden gidenler seni unuttu. Hakikatin peşinden gidenler mantıkla bilimin insan zihninin gerçek ergenliği olduğunu bilir. İman Allah'ın bize armağanıdır, mantık ona karşı yeniyetmelik isyanımız. Yetişkinliğe ulaştığımızda yapmak için doğduğumuz şeyi yapıp inanca döneceğiz.”

“ Zamanla göreceksin ki dedi İbn Rüşd, insanların sonunda Tanrıdan yüz çevirmesi din neden olacak. İnançlılar Tanrının en kötü avukatları. 1001 yıl da sürse sonunda din silinip gidecek ve ancak o zaman Tanrının hakikatini yaşamaya başlayacağız.”

“ işte dedi Gazzali. Aferin şimdi, sayısız piçin babası gerçek yüzünü gösterip küfür suçu işlemeye başladın…”

Gazzali ve İbn Rüşd’ün tartışmaları tabii ki bu kadar değil ancak asıl sebep din. Ve ikisi de aynı şeylere inanmalarına karşın farklı yorumlar getiriyor.
Ve böylece dünyalar savaşının galibini bilmek, okumak heyecanı artırıyor…

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İnsan Neyle Yaşar? / Mum

"'Göze göz, dişe diş' dendiğini duydunuz. Ama ben size diyorum ki, kötüye karşı direnmeyin." (Matta, 5:38-39. baplar) “Bu olay derebeylik zamanlarında yaşandı. Her türden derebeyi vardı o zamanlar. Tanrı ve ölüm korkusu olan, insana merhamet etmeyi bilenler de vardı, hatırlamaya bile değmeyecek, köpek gibi olanlar da. Fakat en kötüleri, çamurun içinden çıkmasına rağmen prens olmuş gibi davranan, toprak köleleri arasından yükselip amir olanlardı! Herkes en çok onlardan çekiyordu.”  Diyerek başlıyor  hikaye. Köylülere eziyet eden bir kâhyayı anlatıyor. Burada ana karakter “kötü” bir insan. Kötülüğü ise hırsından geliyor. Yükselerek bir köye kâhya olmuştur. Ancak köylülere eziyet etmektedir. Kraldan çok kralcılık taslıyor diyebiliriz. “Kâhya eline gücü geçirir geçirmez köylülerin tepesine bindi. Onun da bir ailesi –karısı ve evli iki kızı- vardı, epey de para biriktirmişti: Günaha girmeden, rahatça yaşayıp gidebilirdi, ama hırs dolu olduğun

İnsana Ne Kadar Toprak Lazım / İnsan Neyle Yaşar?

Bu öyküyü çok küçükken okumuştum. Yıllar geçtikten sonra tekrar okuduğumda bu kadar hafızamda yer etmiş olmasına şaşırmıştım. Öykünün tümünü hatırlıyordum. Öyküyü yeniden okuduğumda çok etkilendim. Büyük ihtimalle küçükken okuduğumda da bu denli etkilenmiştim. İnsanın aç gözlülüğü belki bu kadar açık, nazik ve zekice anlatılabilirdi. Aza kanaat etmeli. Aslında bundan bir 10 yıl önce kendi çevremde de bu böyleydi. Herkes her şeyi paylaşır, herkes halinden memnundu. Kimse daha fazlasını aç gözlülük ve ya göstermek için istemezdi. Kendi hayatını ileri taşımak herkesin hayalidir. Benimde öyle ancak, bu hırsla ve aç gözlülük yüzünden olmamalı. Bilinçlice eldekilerin keyfini çıkarırken gelmeli daha fazlası. Böyle olursa eğer hayatın tadının daha iyi çıkacağını düşünüyorum. Hep daha fazlasını isterken, ömür bitiyor bir hiçlik içinde. Özellik son zamanlar da, artık hemen hemen herkes halinden şikayetçi. Herkes daha fazlasını istiyor ama kimse daha fazlasının ne olduğunu bilmiyor. Çü

En Ünlü Güney Koreli Erkek Artistler Doğum Tarihleri, Burçları ve Dizileri

      Konumuz Kore olunca aklımıza ilk gelen diziler ve oyuncular oluyor. Erkekleri yakışıklılığı ile kızları sevimliliğiyle gözlerimize adeta şölen yaşatıyor. Benim de boş zamanlarıma ve uyku tutmayan gecelerime sık sık eşlik ediyor Koreli yapımlar. Bir dizi bitti mi hemen oyunculara ilgim yöneliyor ve tabi ki ilk olarak doğum tarihleri sonrasında da burçları merakımı cezbediyor. Bunun için en beğendiğim oyuncuların doğum tarihleri, burçları ve en popüler dizilerini hem kendim için hem de sizler için bir liste halinde hazırladım.  😍 En Ünlü Güney Koreli Artistler Doğum Tarihleri, Burçları ve Dizileri Listesi; Ji Chang Wook: 5 Temmuz 1987 ve Yengeç Burcu Dizi Önerisi: The K2, Healer           Lee Jong Suk: 14 Eylül 1989 ve Başak Burcu Dizi Önerisi: W, Pinocchio, Doktor Stranger ·          Park Hae Jin: 1 Mayıs 1983 ve Boğa Burcu Dizi Önerisi: Bad Guys, Man x Man Kim Woo Bin: 16 Temmuz 1989 ve Yengeç Burcu Dizi Önerisi: The Heirs,