Ana içeriğe atla

Maniac Dizi Yorumu


Maniac Dizi Yorumu

Diziyi izledikten sonra çok fazla yeni sezon reklamlarını görmeye başladım Maniac’ın. Sokaklarda, reklam panolarında en çokta internette. İzlemeye karar verdiğim sırada çok popüler olmadığını düşünüyordum. Konusuna bile bakmadan izlemeye başladım diyebilirim.

Dizi psikolojik hastalığının tedavileri için denek olmayı kabul eden bir grup insanın laboratuvarda kendileriyle yüzleşmelerini anlatıyor. Çok durağan bir şekilde başlamıştı sanırım sonunu getiremem diye düşünüyordum. Ancak öyle olmadı. Her bölümüyle kendine daha çok bağladı Maniac.

Oyuncular rollerine çok yakışmıştı. Ve izlerken dizi olduğunu bilmesem gerçekten hastalıkları olduğunu düşünürdüm. Son derece gerçekçiydi.
Emma Stone yıllar önce annesi tarafından terk edilmiştir. Ve üzerine kız kardeşini de bir kazada kaybettikten sonra ilaç kullanmaya başlar. Bu ilaçlar onda bağımlılık yapar. İlaçlara ulaşmak için denek olmayı kabul eder. Emma’nın sorunu kız kardeşiyle vedalaşamaması ve ölümünden kendini sorumlu tutmasıdır.

Deneklere ilk ilaç verilip uyutulduktan sonra yaşadıkları sorunları rüyalarında görürler. Devam eden rüyalarla Jonah Hill ve Emma Stone birbirlerini sürekli olarak görürler. Rüyalarını uzmanlara anlatırken hem hastalıklarını öğrenirler hem de deneye devam edebilmek için belli bir puanı geçmeleri gerekmektedir. Her bölümün sonunda diğer bölüme geçmek için oldukça sabırsızlandığım bir dizi oldu. Ve en kısa zamanda tekrar izlemek istediğim.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İnsan Neyle Yaşar? / Mum

"'Göze göz, dişe diş' dendiğini duydunuz. Ama ben size diyorum ki, kötüye karşı direnmeyin." (Matta, 5:38-39. baplar) “Bu olay derebeylik zamanlarında yaşandı. Her türden derebeyi vardı o zamanlar. Tanrı ve ölüm korkusu olan, insana merhamet etmeyi bilenler de vardı, hatırlamaya bile değmeyecek, köpek gibi olanlar da. Fakat en kötüleri, çamurun içinden çıkmasına rağmen prens olmuş gibi davranan, toprak köleleri arasından yükselip amir olanlardı! Herkes en çok onlardan çekiyordu.”  Diyerek başlıyor  hikaye. Köylülere eziyet eden bir kâhyayı anlatıyor. Burada ana karakter “kötü” bir insan. Kötülüğü ise hırsından geliyor. Yükselerek bir köye kâhya olmuştur. Ancak köylülere eziyet etmektedir. Kraldan çok kralcılık taslıyor diyebiliriz. “Kâhya eline gücü geçirir geçirmez köylülerin tepesine bindi. Onun da bir ailesi –karısı ve evli iki kızı- vardı, epey de para biriktirmişti: Günaha girmeden, rahatça yaşayıp gidebilirdi, ama hırs dolu olduğun...

İnsana Ne Kadar Toprak Lazım / İnsan Neyle Yaşar?

Bu öyküyü çok küçükken okumuştum. Yıllar geçtikten sonra tekrar okuduğumda bu kadar hafızamda yer etmiş olmasına şaşırmıştım. Öykünün tümünü hatırlıyordum. Öyküyü yeniden okuduğumda çok etkilendim. Büyük ihtimalle küçükken okuduğumda da bu denli etkilenmiştim. İnsanın aç gözlülüğü belki bu kadar açık, nazik ve zekice anlatılabilirdi. Aza kanaat etmeli. Aslında bundan bir 10 yıl önce kendi çevremde de bu böyleydi. Herkes her şeyi paylaşır, herkes halinden memnundu. Kimse daha fazlasını aç gözlülük ve ya göstermek için istemezdi. Kendi hayatını ileri taşımak herkesin hayalidir. Benimde öyle ancak, bu hırsla ve aç gözlülük yüzünden olmamalı. Bilinçlice eldekilerin keyfini çıkarırken gelmeli daha fazlası. Böyle olursa eğer hayatın tadının daha iyi çıkacağını düşünüyorum. Hep daha fazlasını isterken, ömür bitiyor bir hiçlik içinde. Özellik son zamanlar da, artık hemen hemen herkes halinden şikayetçi. Herkes daha fazlasını istiyor ama kimse daha fazlasının ne olduğunu bilmiyor. Çü...

Kıvılcımı Söndürmeyen Ateşi Zapt Edemez

İnsan Neyle Yaşar? Kitabının ikinci öyküsüydü bu hikaye. Başlığı okumamla beraber merak etmeye başlamıştım bu öyküyü. Hani bazı cümleler vardır, insanın içine dokunur işte böyle olmuştu. Daha başlıkta içime dokunmuştu. Bu kısa öykü bir hayat dersi aslında. Nefret küçük bir kıvılcım olup yüreğimizde ki yerini aldığında kendimizi haklı çıkarmak adına her yola sürükleyebiliriz. Nefret yüktür derler ya işte öyle… Bu hikayede de nefretin aslında en çok kime zarar verdiğini net bir şekilde göreceğiz. Bir yumurtadan başlayan, her şeyi koca alevlere dönüştüren bir öfke anlatılıyor bu öyküde. Aslında ilk başlarda huzurlu bir komşulukları vardı bu öyküde ki insanların. Sonra bir gün tavuk karşı komşunun arsasına girer ve bir yumurta kayıptır. Önce kadınlar başlar kavgaya. Bir yumurtadan sebeple… Sonra erkeklerde dahil olur bu kavgaya. Öyle büyür öyle büyür ki bu kavgalar. Artık birbirlerini şehre gidip mahkemeye vermekten neredeyse topraklarıyla uğraşacak vakit bulamamışlar. Tabi ...