Belgeseller benim dünyaya bakan pencerem. Bu pencereden
bakınca sonsuzluğu, bilgiyi, umudu, başarıyı, pes etmeyişi, kişisel gelişimi,
düşünceyi, yaratıcılığı ve daha birçoğunu görebildiğim manzaraya sahip.
Bir süredir belgesel izlemek için kendimi hazır
hissetmiyordum ablamda öyle. Bizde bir huy var iyi mi kötü mü bilinmez ama. Özellikle
belgesel ve kült bir yapım izleyeceksek ve ya okuyacaksak kendimizi buna hazır
hissetmemiz gerekir. Noktasına virgülüne kadar içine girmek isteriz. Eğer bunu
kaldıracak kafamız yoksa belgesel ve ya iyi bir yapımı başka zamana erteleriz.
Kendimizi iyi hissettiğimiz bir Cuma gecesiydi. Ablam
Mekanlar ve Yüzler belgeselini uzun zaman önce keşfetmiş izleyelim dedi.
Fragmana baktıktan sonra, fotoğraflar ve sanat, gittikleri yerleri sanat
eserine döndürmesi hayli ilgimi çekmişti “e başlayalım hemen o halde” dedim.
Ünlü yönetmen Agnés Varda ile fotoğraf sanatçısı JR,
minibüsleriyle keyifli bir yolculuğa çıkıyor. Fransa’nın farklı bölgelerinde
gittikleri bu yolculukta insanlarla konuşup onların hikayelerini dinlerler ve
resimlerini çekerler. Çektikleri resimleri büyük boylarda basıp değişik yerlere
yapıştırırlar. Alanlarında çok tanınmış 2 ismin ortaklığıyla meydana gelmiş
Mekanlar ve Yüzler belgeseli anılar ve hatırlamak üzerine çok şey anlatırken,
farklı kuşaklara ait iki insanın yol boyunca ilerleyen dostluğunu da seyircilere
aktarıyor.
Harika bir minibüsleri var ve belgesel boyunca her kesimden
insana ulaşıyorlar. Gittikleri yerler bir süre sonrasında popüler oluyor bile diyebiliriz.
Yeni tasarımları yani fotoğrafların basıldığı duvarları, evleri görenler bu
yerlere gidiyor ve kimisiyle tanışmak istiyorlar. Kimi yerler turist bile
çekmeye başlıyor.
Belgesel boyunca keyifli sohbete sizde eşlik ediyorsunuz
sanki. Bazı yerlerde gerçekten ilham veren ve güzel konuşmaların, dikkat
kesildiğim diyalogların olduğu bitmesini istemediğim bir yolculuk gibiydi.
Fotoğraflar burada basılıyor. |
Birde dikkatimi çeken şu oldu. Çoğu insan mutluydu sanki
gerçekten mutluydu. Özellikle kendilerini tanıtırlarken hissediyordum ki herkes
kendi hayatının bilincinde. Kimse ne olduğunu küçümsemiyor herkes kendi yaptığı
ile mutlu. Bu çok güzel ve önemli bir şey değil mi gerçekten?
Hayvancılık ile uğraşan bir hanımın şu sözleri çok güzeldi...
Bu fikir harika geldi bana trenin üzerine gözlerinin ve ayaklarının resmi konuluyor...
Ve çalışmalarına ait bir kaç fotoğraf.
Yorumlar
Yorum Gönder