Ana içeriğe atla

The Circle Film Yorumu

The Circle Film Yorumu



Uzun zamandır aklımda olan Emma Watson’un bu filmini sonunda izledim. Konusu oldukça dikkat çekiciydi. Başrol oyuncularının içinde Emma Watson’un olması da filme olan ilgimi artırıyordu zaten.

Filmin konusunu kısaca özetlemek gerekirse, Mae (Watson) dünyanın en büyük ve en güçlü teknoloji ve sosyal medya şirketi için çalışmaya başladığında, bunu hayatının fırsatı olarak görür. Genç kadın bu fırsatı iyi değerlendirmeye kararlıdır. Şirkette azmi ve başarısı ile yükselirken şirketin kurucusu Hanks tarafından mahremiyet, etik ve nihayetinde kişisel özgürlüğünün sınırlarını zorlayan çığır açıcı bir deneye katılmaya teşvik edilir. Ancak deneye katılımı ve aldığı her karar, arkadaşlarının, ailesinin ve insanlığın hayatını ve geleceğini etkilemeye başlayacaktır...


Filmin başları sıkıcıydı ama süre geçtikçe iyice sarmıştı. Hatta acelece bitirilmiş gibi gelmişti en son. Çok güzel bir konuydu ancak her şey çok kısa sürede tabiri caizse hooopp diye gerçekleşti. Kariyerimde bu filmdeki Mae gibi yükselmek isterdim açıkçası.

The Circle adlı şirket tüm dünyanın kullandığı bir uygulama geliştirmiştir. Burada sosyal medya uygulamalarının tek başına bir uygulama haline geldiğini düşündüm açıkçası kim bilir belki birkaç yıl sonra...

The Circle Film Yorumu

Emma kariyerinde basamakları hızla tırmanırken tam bir çember içinde olduğunu biraz geç fark edecektir. Mahremiyet, gizlilik ve yapılan herhangi bir şey bu uygulamada asla kaybolmamaktadır.

The Circle Film Yorumu

Şirket daha ileriye gidip suçluları 20 dakika içinde yakalayabileceklerini iddia etmiştir. Ve bunu tüm dünyada canlı yayında izlenirken denemeye karar vermişlerdir. Sonuç hüsran mı yoksa başarı mı bilemeyiz. Bu kadar ileri teknoloji faydalı mıdır ya da zararlı mıdır bunu düşündürüyor doğrusu. Suçluların bulunması tabi ki güzel ancak bu çembere dalıp çıkabilen insan yok denecek kadar azdır herhalde.

Film akıcı, düşündürücü ve güzeldi. Ama bahsettiğim gibi her şey çok fazla hızlı gelişti. Yetişemediğim yerler oldu neredeyse.

Günümüzün teknolojisi buralara kadar ilerler mi? Çoğu şey benziyor zaten… Sadece birkaç tık ötedeki teknolojiyi yansıtmışlar diyebiliriz.

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

İnsan Neyle Yaşar? / Mum

"'Göze göz, dişe diş' dendiğini duydunuz. Ama ben size diyorum ki, kötüye karşı direnmeyin." (Matta, 5:38-39. baplar) “Bu olay derebeylik zamanlarında yaşandı. Her türden derebeyi vardı o zamanlar. Tanrı ve ölüm korkusu olan, insana merhamet etmeyi bilenler de vardı, hatırlamaya bile değmeyecek, köpek gibi olanlar da. Fakat en kötüleri, çamurun içinden çıkmasına rağmen prens olmuş gibi davranan, toprak köleleri arasından yükselip amir olanlardı! Herkes en çok onlardan çekiyordu.”  Diyerek başlıyor  hikaye. Köylülere eziyet eden bir kâhyayı anlatıyor. Burada ana karakter “kötü” bir insan. Kötülüğü ise hırsından geliyor. Yükselerek bir köye kâhya olmuştur. Ancak köylülere eziyet etmektedir. Kraldan çok kralcılık taslıyor diyebiliriz. “Kâhya eline gücü geçirir geçirmez köylülerin tepesine bindi. Onun da bir ailesi –karısı ve evli iki kızı- vardı, epey de para biriktirmişti: Günaha girmeden, rahatça yaşayıp gidebilirdi, ama hırs dolu olduğun...

İnsana Ne Kadar Toprak Lazım / İnsan Neyle Yaşar?

Bu öyküyü çok küçükken okumuştum. Yıllar geçtikten sonra tekrar okuduğumda bu kadar hafızamda yer etmiş olmasına şaşırmıştım. Öykünün tümünü hatırlıyordum. Öyküyü yeniden okuduğumda çok etkilendim. Büyük ihtimalle küçükken okuduğumda da bu denli etkilenmiştim. İnsanın aç gözlülüğü belki bu kadar açık, nazik ve zekice anlatılabilirdi. Aza kanaat etmeli. Aslında bundan bir 10 yıl önce kendi çevremde de bu böyleydi. Herkes her şeyi paylaşır, herkes halinden memnundu. Kimse daha fazlasını aç gözlülük ve ya göstermek için istemezdi. Kendi hayatını ileri taşımak herkesin hayalidir. Benimde öyle ancak, bu hırsla ve aç gözlülük yüzünden olmamalı. Bilinçlice eldekilerin keyfini çıkarırken gelmeli daha fazlası. Böyle olursa eğer hayatın tadının daha iyi çıkacağını düşünüyorum. Hep daha fazlasını isterken, ömür bitiyor bir hiçlik içinde. Özellik son zamanlar da, artık hemen hemen herkes halinden şikayetçi. Herkes daha fazlasını istiyor ama kimse daha fazlasının ne olduğunu bilmiyor. Çü...

Kıvılcımı Söndürmeyen Ateşi Zapt Edemez

İnsan Neyle Yaşar? Kitabının ikinci öyküsüydü bu hikaye. Başlığı okumamla beraber merak etmeye başlamıştım bu öyküyü. Hani bazı cümleler vardır, insanın içine dokunur işte böyle olmuştu. Daha başlıkta içime dokunmuştu. Bu kısa öykü bir hayat dersi aslında. Nefret küçük bir kıvılcım olup yüreğimizde ki yerini aldığında kendimizi haklı çıkarmak adına her yola sürükleyebiliriz. Nefret yüktür derler ya işte öyle… Bu hikayede de nefretin aslında en çok kime zarar verdiğini net bir şekilde göreceğiz. Bir yumurtadan başlayan, her şeyi koca alevlere dönüştüren bir öfke anlatılıyor bu öyküde. Aslında ilk başlarda huzurlu bir komşulukları vardı bu öyküde ki insanların. Sonra bir gün tavuk karşı komşunun arsasına girer ve bir yumurta kayıptır. Önce kadınlar başlar kavgaya. Bir yumurtadan sebeple… Sonra erkeklerde dahil olur bu kavgaya. Öyle büyür öyle büyür ki bu kavgalar. Artık birbirlerini şehre gidip mahkemeye vermekten neredeyse topraklarıyla uğraşacak vakit bulamamışlar. Tabi ...