Ana içeriğe atla

Penny Pinchers Kore Filmi Yorumu

Penny Pinchers Kore Filmi Yorumu


Song Joong Ki filmlerini araştırırken denk gelmiştim bu filme. Aynı zamanda komedi ve gençlik izlemeyi düşünüyordum. Filme denk gelmem ve izlemeye karar vermem aynı anda gerçekleşti denilebilir.

7 yıllık bir filmmiş. Song Joong Ki bayağı genç. Onu Descendants of the Sun’dan tanıdığım için filmi izlediğim süre boyunca çok garip geldi. Genç, vurdumduymaz, saf bir rolde de oyunculuğunun hakkını iyi vermiş.

Hani bazı filmlere amaçsız deriz ya böyle bir filmdi benim için. İzlerken çok sıkıldım maalesef. Zaman geçsin, yalnızken arkada gürültü yapsın diye açılmış oldu en son. Filme ait bir beklentim olmadığı için pek bir hayal kırıklığımda olmadı açıkçası. Sıkıcı başladı sıkıcı devam etti ve sıkıcı bitti bana göre.

Filmin konusu; Ji-Woong (Song Joong-Ki) üniversite mezunu olmasına rağmen hala annesinden para istemektedir. Ayrıca işsiz bir adamdır ve cansız bir özgeçmiş ile iş bulması da pek kolay değildir. Düşük gelirinden dolayı tutuğu çatı katındaki bir dairede yaşıyordur. Buranın da kirasını beş aydır geciktirmiştir ve daireden atılması an meselesidir. Aynı zamanda çapkın birisi olan Ji-Woong'un söylediği yalanlarsa kadınların dikkatini çektiği sürece umurunda bile değildir.
Hong-Sil (Han Ye-Seul) ise biraz garip birisidir. Onun hiç arkadaşı yoktur ve para kazanabilmek için son derece tutumlu bir şekilde hayatını sürdürmektedir. Geri dönüşümden para kazanmak için cam şişelerini toplayan, kafelere gittiğinde şeker paketlerinden avuç dolusu alan bir kişiliktir. Ayrıca o, Ji-Woong'un karşı apartmanındaki çatı katında yaşamaktadır. Yani Ji-Woong ile komşudur.
Bir gün, bu ikili para kazanmak için birlikte çalışmaya başlar.
(Güneykoresineması.com sitesinden alınmıştır.)

Tür: Romantik, Komedi, Gençlik
Yönetmen: Kim Jung-Hwan
Senaryo: Kim Jung-Hwan
Yapımcı: Ku Jung-Ah
imdb: 6.8
daum: 7.4
Yapım Yılı: 2011
Gösterim Tarihi: 10 Kasım 2011
Oyuncular: Song Joong Ki, Han Ye Seul


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İnsan Neyle Yaşar? / Mum

"'Göze göz, dişe diş' dendiğini duydunuz. Ama ben size diyorum ki, kötüye karşı direnmeyin." (Matta, 5:38-39. baplar) “Bu olay derebeylik zamanlarında yaşandı. Her türden derebeyi vardı o zamanlar. Tanrı ve ölüm korkusu olan, insana merhamet etmeyi bilenler de vardı, hatırlamaya bile değmeyecek, köpek gibi olanlar da. Fakat en kötüleri, çamurun içinden çıkmasına rağmen prens olmuş gibi davranan, toprak köleleri arasından yükselip amir olanlardı! Herkes en çok onlardan çekiyordu.”  Diyerek başlıyor  hikaye. Köylülere eziyet eden bir kâhyayı anlatıyor. Burada ana karakter “kötü” bir insan. Kötülüğü ise hırsından geliyor. Yükselerek bir köye kâhya olmuştur. Ancak köylülere eziyet etmektedir. Kraldan çok kralcılık taslıyor diyebiliriz. “Kâhya eline gücü geçirir geçirmez köylülerin tepesine bindi. Onun da bir ailesi –karısı ve evli iki kızı- vardı, epey de para biriktirmişti: Günaha girmeden, rahatça yaşayıp gidebilirdi, ama hırs dolu olduğun...

İnsana Ne Kadar Toprak Lazım / İnsan Neyle Yaşar?

Bu öyküyü çok küçükken okumuştum. Yıllar geçtikten sonra tekrar okuduğumda bu kadar hafızamda yer etmiş olmasına şaşırmıştım. Öykünün tümünü hatırlıyordum. Öyküyü yeniden okuduğumda çok etkilendim. Büyük ihtimalle küçükken okuduğumda da bu denli etkilenmiştim. İnsanın aç gözlülüğü belki bu kadar açık, nazik ve zekice anlatılabilirdi. Aza kanaat etmeli. Aslında bundan bir 10 yıl önce kendi çevremde de bu böyleydi. Herkes her şeyi paylaşır, herkes halinden memnundu. Kimse daha fazlasını aç gözlülük ve ya göstermek için istemezdi. Kendi hayatını ileri taşımak herkesin hayalidir. Benimde öyle ancak, bu hırsla ve aç gözlülük yüzünden olmamalı. Bilinçlice eldekilerin keyfini çıkarırken gelmeli daha fazlası. Böyle olursa eğer hayatın tadının daha iyi çıkacağını düşünüyorum. Hep daha fazlasını isterken, ömür bitiyor bir hiçlik içinde. Özellik son zamanlar da, artık hemen hemen herkes halinden şikayetçi. Herkes daha fazlasını istiyor ama kimse daha fazlasının ne olduğunu bilmiyor. Çü...

Kıvılcımı Söndürmeyen Ateşi Zapt Edemez

İnsan Neyle Yaşar? Kitabının ikinci öyküsüydü bu hikaye. Başlığı okumamla beraber merak etmeye başlamıştım bu öyküyü. Hani bazı cümleler vardır, insanın içine dokunur işte böyle olmuştu. Daha başlıkta içime dokunmuştu. Bu kısa öykü bir hayat dersi aslında. Nefret küçük bir kıvılcım olup yüreğimizde ki yerini aldığında kendimizi haklı çıkarmak adına her yola sürükleyebiliriz. Nefret yüktür derler ya işte öyle… Bu hikayede de nefretin aslında en çok kime zarar verdiğini net bir şekilde göreceğiz. Bir yumurtadan başlayan, her şeyi koca alevlere dönüştüren bir öfke anlatılıyor bu öyküde. Aslında ilk başlarda huzurlu bir komşulukları vardı bu öyküde ki insanların. Sonra bir gün tavuk karşı komşunun arsasına girer ve bir yumurta kayıptır. Önce kadınlar başlar kavgaya. Bir yumurtadan sebeple… Sonra erkeklerde dahil olur bu kavgaya. Öyle büyür öyle büyür ki bu kavgalar. Artık birbirlerini şehre gidip mahkemeye vermekten neredeyse topraklarıyla uğraşacak vakit bulamamışlar. Tabi ...