Ana içeriğe atla

Kızlar Büyüklerden Akıllıymış

Kızlar Büyüklerden Akıllıymış


Kendileri için büyüklerin kavgaya tutuştuğu sırada barışıp tekrardan oyuna dalan iki kız çocuğu Malaşa ve Akulyuşka'nın hikayesidir.
Üç sayfalık sıcacık bir öykü…
O yıl paskalya erken gelmişti… Avlularda hala kar vardı ve köyün içinden küçük dereler akıyordu. İki küçük kız bu su birikintisinin başında buluşmuştu. Biri diğerinden daha küçüktü. Anneleri her ikisine de yeni giysiler giydirmişti. Bir ara akıllarına suyla oynamak düştü. Küçük kız ayakkabılarıyla suya dalıyordu ki büyük olan ona engel oldu.
Kızlar ayakkabılarını çıkarıp, eteklerini toplayarak suya girdiler.
Derin galiba Akulyuşka korkuyorum dedi Malaşka.
Korkma, bundan sonra derinleşmez sen bana doğru gel.
Dikkat et Malaşka çamur sıçratma sakın ağır ağır gel.
Fakat bunları söylerken Malaşka ayağını şap diye suya vurdu ve Akulkina’nın elbisesi çamur oldu. Akulka, Malaşka’ya müthiş öfkelendi ve ağzına geleni sayarak dövmek için kıza doğru atıldı. Korkan Malaşka sudan fırlayıp eve doğru koşmaya başladı. Bu sırada Akulkina’nın annesi oradan geçmekteydi ve “Seni yaramaz nasıl kirlettin üstünü?” diye bağırdı.
“Malaşka kasten üstüme çamur attı.” Akulkina’nın annesi Malaşka’yı yakalayıp ensesine bir tokat patlattı. Malaşka feryat figan ağlamaya başladı ve onun da annesi sokağa fırladı.
“Neden kızımı dövüyorsun” diyerek komşusuna sövmeye başladı.
Ve kadınlar birbirlerini küfürler, hakaretler ederken, erkeklerde gelmeye başladı ve sokakta büyük bir kalabalık toplandı. Hepsi bir ağızdan bağırıyor, kimse kimseyi dinlemiyordu.
Ve bir ihtiyar çıkıp “Ne yapıyorsunuz böyle bir günde, eğlenmek yerine bir de günaha giriyorsunuz” dedi. Ancak dinleyen olmadı. Hatta ihtiyar kadında itişmeden nasibini aldı, az kalsın düşüyordu.
Bu sıralarda Akulka elbisesini temizlemiş, tekrar suyla oynamaya başlamıştı. Bunu gören Malaşka yanına gelmiş ve birlikte oynamaya başlamışlardır. Erkekler ise hala yumruklaşmaya devam ederken, kızlar koşuşturmaya başlamış, kahkahalar ile oyunlarına devam ediyorlardı.
Bunu gören ihtiyar,
“ Tanrı’dan korkun! Koca adamlar şu küçük kızlar için dövüşmeye başladınız ama onlar her şeyi unuttular bile. Yine birbirlerini seviyorlar, neşeyle oynuyorlar. Sizden akıllıymışlar doğrusu.”
Ve orada ki kalabalık kızlara bakıp, evlerine gülerek dağıldılar.
“Küçük çocuklar gibi olmazsanız, Göklerin Egemenliği’ne asla giremezsiniz.”

Yorumlar

  1. İyi günler, ben karımla bir süredir anlaşmazlık yaşayan evli bir adamım çünkü çocuk sahibi olamıyoruz. Kör olmuştum ve karıma her şeyin sebebinin o olduğunu söyleyerek ona hakaretler yağdırıyordum. Ama ailemdeki sorunların sebebinin başkası olduğunu hiç bilmiyordum. Bir gün, olanları düşündüm ve karımı arayıp sorunlarımızın nereden geldiğini sordum. Ne diyeceğini hiç bilmiyordu, bir erkek olarak artık dayanamıyordum, bu yüzden beni Dr. Ajayi adında spiritüel bir adamla tanıştıran bir arkadaşıma durumu anlattım ve pişman olmayacağım bir çözüm sundu. Spiritüel adamla iletişime geçtim ve durumumu ona anlattım ve bana fedakarlık için gereken şeyleri söyledi. İşte bir ay geçirdikten sonra karım hamile kaldı ve bunun için çok heyecanlıydım çünkü ailem için yaptığı harika şey için doktor AJAYI'ye teşekkürler, uzun zamandır beklediğim şey buydu. Hayatınızdaki sorunlar konusunda utangaç olmayın Dr. Ajayi ile Viber / Whatsapp: +2347084887094 veya E-posta: drajayi1990@gmail.com üzerinden iletişime geçin

    Aşağıdaki büyüler için de onunla iletişime geçebilirsiniz

    aşk büyüsü
    piyango büyüsü
    intikam büyüsü
    koruma büyüsü
    ve hayatınızda size sorun çıkaran başka herhangi bir şey

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

İnsan Neyle Yaşar? / Mum

"'Göze göz, dişe diş' dendiğini duydunuz. Ama ben size diyorum ki, kötüye karşı direnmeyin." (Matta, 5:38-39. baplar) “Bu olay derebeylik zamanlarında yaşandı. Her türden derebeyi vardı o zamanlar. Tanrı ve ölüm korkusu olan, insana merhamet etmeyi bilenler de vardı, hatırlamaya bile değmeyecek, köpek gibi olanlar da. Fakat en kötüleri, çamurun içinden çıkmasına rağmen prens olmuş gibi davranan, toprak köleleri arasından yükselip amir olanlardı! Herkes en çok onlardan çekiyordu.”  Diyerek başlıyor  hikaye. Köylülere eziyet eden bir kâhyayı anlatıyor. Burada ana karakter “kötü” bir insan. Kötülüğü ise hırsından geliyor. Yükselerek bir köye kâhya olmuştur. Ancak köylülere eziyet etmektedir. Kraldan çok kralcılık taslıyor diyebiliriz. “Kâhya eline gücü geçirir geçirmez köylülerin tepesine bindi. Onun da bir ailesi –karısı ve evli iki kızı- vardı, epey de para biriktirmişti: Günaha girmeden, rahatça yaşayıp gidebilirdi, ama hırs dolu olduğun...

İnsana Ne Kadar Toprak Lazım / İnsan Neyle Yaşar?

Bu öyküyü çok küçükken okumuştum. Yıllar geçtikten sonra tekrar okuduğumda bu kadar hafızamda yer etmiş olmasına şaşırmıştım. Öykünün tümünü hatırlıyordum. Öyküyü yeniden okuduğumda çok etkilendim. Büyük ihtimalle küçükken okuduğumda da bu denli etkilenmiştim. İnsanın aç gözlülüğü belki bu kadar açık, nazik ve zekice anlatılabilirdi. Aza kanaat etmeli. Aslında bundan bir 10 yıl önce kendi çevremde de bu böyleydi. Herkes her şeyi paylaşır, herkes halinden memnundu. Kimse daha fazlasını aç gözlülük ve ya göstermek için istemezdi. Kendi hayatını ileri taşımak herkesin hayalidir. Benimde öyle ancak, bu hırsla ve aç gözlülük yüzünden olmamalı. Bilinçlice eldekilerin keyfini çıkarırken gelmeli daha fazlası. Böyle olursa eğer hayatın tadının daha iyi çıkacağını düşünüyorum. Hep daha fazlasını isterken, ömür bitiyor bir hiçlik içinde. Özellik son zamanlar da, artık hemen hemen herkes halinden şikayetçi. Herkes daha fazlasını istiyor ama kimse daha fazlasının ne olduğunu bilmiyor. Çü...