Ana içeriğe atla

Kendinizi Geç Kalmış Mı Hissediyorsunuz? İşte Bu Durumdan Sıyrılan Bazı İnsanlar!

Kendinizi Geç Kalmış Mı Hissediyorsunuz? İşte Bu Durumdan Sıyrılan Bazı İnsanlar!


Son zamanlarda kafama taktığım bir konu geç kalmışlık hissi. Bununla ilgili çok fazla sohbetler mevcut olsada bu duygudan kurtulmanın en önemli noktası bir şeyleri geç yaşta başarabilen insanlardır belki. Özellikle günümüzde bu durumu hissedenlerin yaş ortalaması oldukça düştü. Bende onlardan biriydim. Bir söz vardır ya “ harekete geç” bu söz çok anlamlıdır aslında. Çünkü harekete geçmedikçe pişmanlık her geçen yıl artacak ve en sonunda hiçbir şey yapmak istenilmeyecek hale gelecek sanırım.

Bilinçaltının gücü ile birkaç yıldır ilgileniyorum. Çok detaylı olmasa bile hayatıma yansıttığım bazı noktaları var. Özellikle her gece olumlama yapmak bunlardan biri. Ancak bu da tek başına bir çözüm getirmiyor. “Harekete Geç!”
Bilinçaltının gücünü çok uzun zamanda okudum. İşime yarayacak her cümlenin altını çizerek. Şu konu tecrübe ile sabittir ki neyi çok söylerseniz gerçekten de o oluyor. Kısaca örnek vermek gerekirse had safhada sağlıksız beslendiğim dönemde başladım bu yöntemi uygulamaya. Tek yaptığım şey “Ben sağlıklı besleniyorum” demekti. Ve bir ayın sonunda gerçekten sağlıksız olan hiçbir yiyeceği canım istemiyordu, sürekli sebze ve meyve tüketmeye başlamıştım.
En önemli konulardan biri de bu kitabın son bölümünde ki “Kıdemli Vatandaşlar” olarak ayrılmış bölüm. Bu bölümü okurken içimde büyük bir hüzün aynı zamanda harekete geçme isteği duydum. Bugün değilse ne zaman? Geç kalmışlık hissini az da olsa geride bıraktığımda içimde şu düşünce belirdi “Birkaç yıl daha geç kalmak istemiyorum. Her ilerleyen yıl daha fazla geç kalmaktansa bugün denenmeli ve ilerlemeli!”

Kitabın son bölümünde yer verilen “Kıdemli Vatandaşlar” yaşlarına oranla yaptıkları inanılmaz.

- Romalı vatansever Marcus Porcius Cato seksen yaşında Yunanca öğrendi.

- Ünlü Alman-Amerikalı kontralto Madam Ernestine Schumann Heink müzikteki başarısının zirvesine büyükanne olduktan sonra ulaştı.

- Yunan düşünür Sokrat seksen yaşındayken müzik aletleri çalmayı öğrendi.

- Michelangelo en güzel tablolarını seksen yaşında yaptı.

- Cios Simonides seksen yaşında şiir ödülü aldı.

- Johann von Gothe Faust’u seksen yaşında bitirdi.

- Leopold von Ranke Dünyanın Tarihi’ni seksen yaşında yazmaya başladı ve doksan iki yaşında bitirdi.

- Lord Tennyson Alfred seksen üç yaşında “Crossing The Bar” adında harika bir şiir yazdı.

- Isaac Newton seksen beş yaşında çok çalışıyordu.

- John Wesley seksen sekiz yaşında Metodoloji dersleri veriyordu.

- Tolstoy bisiklet sürmeyi öğrendiğinde 67 yaşındaydı.

Örnekler artırılabilir. Hepimiz iyi hayatları hak ediyoruz. Ama önce şunu bilmemiz gerek diye düşünüyorum. "Vazgeçmemeliyiz. Geç kalmadık. Geç diye bir şey yok. Son olarak çabalamalıyız!"

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İnsan Neyle Yaşar? / Mum

"'Göze göz, dişe diş' dendiğini duydunuz. Ama ben size diyorum ki, kötüye karşı direnmeyin." (Matta, 5:38-39. baplar) “Bu olay derebeylik zamanlarında yaşandı. Her türden derebeyi vardı o zamanlar. Tanrı ve ölüm korkusu olan, insana merhamet etmeyi bilenler de vardı, hatırlamaya bile değmeyecek, köpek gibi olanlar da. Fakat en kötüleri, çamurun içinden çıkmasına rağmen prens olmuş gibi davranan, toprak köleleri arasından yükselip amir olanlardı! Herkes en çok onlardan çekiyordu.”  Diyerek başlıyor  hikaye. Köylülere eziyet eden bir kâhyayı anlatıyor. Burada ana karakter “kötü” bir insan. Kötülüğü ise hırsından geliyor. Yükselerek bir köye kâhya olmuştur. Ancak köylülere eziyet etmektedir. Kraldan çok kralcılık taslıyor diyebiliriz. “Kâhya eline gücü geçirir geçirmez köylülerin tepesine bindi. Onun da bir ailesi –karısı ve evli iki kızı- vardı, epey de para biriktirmişti: Günaha girmeden, rahatça yaşayıp gidebilirdi, ama hırs dolu olduğun...

İnsana Ne Kadar Toprak Lazım / İnsan Neyle Yaşar?

Bu öyküyü çok küçükken okumuştum. Yıllar geçtikten sonra tekrar okuduğumda bu kadar hafızamda yer etmiş olmasına şaşırmıştım. Öykünün tümünü hatırlıyordum. Öyküyü yeniden okuduğumda çok etkilendim. Büyük ihtimalle küçükken okuduğumda da bu denli etkilenmiştim. İnsanın aç gözlülüğü belki bu kadar açık, nazik ve zekice anlatılabilirdi. Aza kanaat etmeli. Aslında bundan bir 10 yıl önce kendi çevremde de bu böyleydi. Herkes her şeyi paylaşır, herkes halinden memnundu. Kimse daha fazlasını aç gözlülük ve ya göstermek için istemezdi. Kendi hayatını ileri taşımak herkesin hayalidir. Benimde öyle ancak, bu hırsla ve aç gözlülük yüzünden olmamalı. Bilinçlice eldekilerin keyfini çıkarırken gelmeli daha fazlası. Böyle olursa eğer hayatın tadının daha iyi çıkacağını düşünüyorum. Hep daha fazlasını isterken, ömür bitiyor bir hiçlik içinde. Özellik son zamanlar da, artık hemen hemen herkes halinden şikayetçi. Herkes daha fazlasını istiyor ama kimse daha fazlasının ne olduğunu bilmiyor. Çü...

Kıvılcımı Söndürmeyen Ateşi Zapt Edemez

İnsan Neyle Yaşar? Kitabının ikinci öyküsüydü bu hikaye. Başlığı okumamla beraber merak etmeye başlamıştım bu öyküyü. Hani bazı cümleler vardır, insanın içine dokunur işte böyle olmuştu. Daha başlıkta içime dokunmuştu. Bu kısa öykü bir hayat dersi aslında. Nefret küçük bir kıvılcım olup yüreğimizde ki yerini aldığında kendimizi haklı çıkarmak adına her yola sürükleyebiliriz. Nefret yüktür derler ya işte öyle… Bu hikayede de nefretin aslında en çok kime zarar verdiğini net bir şekilde göreceğiz. Bir yumurtadan başlayan, her şeyi koca alevlere dönüştüren bir öfke anlatılıyor bu öyküde. Aslında ilk başlarda huzurlu bir komşulukları vardı bu öyküde ki insanların. Sonra bir gün tavuk karşı komşunun arsasına girer ve bir yumurta kayıptır. Önce kadınlar başlar kavgaya. Bir yumurtadan sebeple… Sonra erkeklerde dahil olur bu kavgaya. Öyle büyür öyle büyür ki bu kavgalar. Artık birbirlerini şehre gidip mahkemeye vermekten neredeyse topraklarıyla uğraşacak vakit bulamamışlar. Tabi ...