Ana içeriğe atla

İn Transition 2.0 / Geçiş Belgeseli


İn Transition 2.0 / Geçiş Belgeseli


Geçiş, sokakta ki insanların yaratıcı duygularını uyarır. Böylece farklılıklarını aşarak kaynaklarını, enerjilerini ve ruhlarını en iyi şekilde kullanabilirler…
Bu hikaye ”kendi paralarını basan topluluklar, kendi gıdalarını yetiştirenler, ekonomilerini yerelleştirenler ve ihtiyacı olan enerjiyi üretenlerin hikayelerini anlatıyor. Bu, belirsizliklerle dolu bir döneme çözümlerle cevap vererek yayılan bir hareket, bir sosyal deney. Belirsizliğin dalgalarında yüzen bir dünyada bir umut, olmadık yerlerde ustaca sebze yetiştirmenin gücü...”

Dünyadaki Geçiş gruplarının tükenme ve maliyetli enerji kaynaklarının, finansal istikrarsızlığın ve çevresel değişimin zorluklarına nasıl tepki verdiği hakkında inanılmaz bir hikaye.

Belgesel tüm süresi boyunca oldukça keyifli ve hiç zorlanmadan aktı. Ekonomiden, çevre kirliliğine, küresel ısınma ve iklim koşullarının değişimine kadar birçok konuya oldukça açıklayıcı, sade ve kolayca anlanabilecek şekilde açıklamalar yapılmıştı. Dünyamızı kendi ellerimizle mahvediyoruz ancak bunu değiştirmek yine de bizim elimizde.

İn Transition 2.0 / Geçiş Belgeseli

Geçiş için çalışan insanlar tükenebilir, aşırı büyüyüp küçülen ekonomi yerine sürdürülebilir bir ekonomi olmasını istemektedirler. Çünkü şuan ki ekonomi her an “bom” diye patlayabilir…

Öncelikle neredeyse terkedilmiş eski bir yerleşim yerine yerleşen geçiş grubu burada hedeflerini hayata geçirmeye başlıyor. Halka açık yerlerde mesela metroda ki yeşillik alanlara meyve ve sebze tohumları ektiler. Her yerde yetişebileceğini göstermek için…

Zamanla marketlerini, fırınlarını açıyorlar. Dünyada her yerden bu geçişe katılan gruplar mevcut. Kendi paraları bile var…

Topluluklara büyük bir değer kattık diyor belgeselde. Üretilen her şey hem organik hem de uygun fiyatlı. Oldukça kardayız, daha fazla harcayabilirdik diyorlar… İstihdam yarattık, daha fazla insanın tüm alışverişlerini yerel olarak yapmasını sağladık diye devam ediyor…

“İnsanlar sürekli olarak paraya ihtiyaç duymadan yaşamanın bir yolunu buldular…”

“Bu bir şey kaybeden ve birbirini bulan herkese adanmıştır çünkü bir topluluğun gerçek gerçek kalbi o topluluğun insanlarıdır.”

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İnsan Neyle Yaşar? / Mum

"'Göze göz, dişe diş' dendiğini duydunuz. Ama ben size diyorum ki, kötüye karşı direnmeyin." (Matta, 5:38-39. baplar) “Bu olay derebeylik zamanlarında yaşandı. Her türden derebeyi vardı o zamanlar. Tanrı ve ölüm korkusu olan, insana merhamet etmeyi bilenler de vardı, hatırlamaya bile değmeyecek, köpek gibi olanlar da. Fakat en kötüleri, çamurun içinden çıkmasına rağmen prens olmuş gibi davranan, toprak köleleri arasından yükselip amir olanlardı! Herkes en çok onlardan çekiyordu.”  Diyerek başlıyor  hikaye. Köylülere eziyet eden bir kâhyayı anlatıyor. Burada ana karakter “kötü” bir insan. Kötülüğü ise hırsından geliyor. Yükselerek bir köye kâhya olmuştur. Ancak köylülere eziyet etmektedir. Kraldan çok kralcılık taslıyor diyebiliriz. “Kâhya eline gücü geçirir geçirmez köylülerin tepesine bindi. Onun da bir ailesi –karısı ve evli iki kızı- vardı, epey de para biriktirmişti: Günaha girmeden, rahatça yaşayıp gidebilirdi, ama hırs dolu olduğun...

İnsana Ne Kadar Toprak Lazım / İnsan Neyle Yaşar?

Bu öyküyü çok küçükken okumuştum. Yıllar geçtikten sonra tekrar okuduğumda bu kadar hafızamda yer etmiş olmasına şaşırmıştım. Öykünün tümünü hatırlıyordum. Öyküyü yeniden okuduğumda çok etkilendim. Büyük ihtimalle küçükken okuduğumda da bu denli etkilenmiştim. İnsanın aç gözlülüğü belki bu kadar açık, nazik ve zekice anlatılabilirdi. Aza kanaat etmeli. Aslında bundan bir 10 yıl önce kendi çevremde de bu böyleydi. Herkes her şeyi paylaşır, herkes halinden memnundu. Kimse daha fazlasını aç gözlülük ve ya göstermek için istemezdi. Kendi hayatını ileri taşımak herkesin hayalidir. Benimde öyle ancak, bu hırsla ve aç gözlülük yüzünden olmamalı. Bilinçlice eldekilerin keyfini çıkarırken gelmeli daha fazlası. Böyle olursa eğer hayatın tadının daha iyi çıkacağını düşünüyorum. Hep daha fazlasını isterken, ömür bitiyor bir hiçlik içinde. Özellik son zamanlar da, artık hemen hemen herkes halinden şikayetçi. Herkes daha fazlasını istiyor ama kimse daha fazlasının ne olduğunu bilmiyor. Çü...

Kıvılcımı Söndürmeyen Ateşi Zapt Edemez

İnsan Neyle Yaşar? Kitabının ikinci öyküsüydü bu hikaye. Başlığı okumamla beraber merak etmeye başlamıştım bu öyküyü. Hani bazı cümleler vardır, insanın içine dokunur işte böyle olmuştu. Daha başlıkta içime dokunmuştu. Bu kısa öykü bir hayat dersi aslında. Nefret küçük bir kıvılcım olup yüreğimizde ki yerini aldığında kendimizi haklı çıkarmak adına her yola sürükleyebiliriz. Nefret yüktür derler ya işte öyle… Bu hikayede de nefretin aslında en çok kime zarar verdiğini net bir şekilde göreceğiz. Bir yumurtadan başlayan, her şeyi koca alevlere dönüştüren bir öfke anlatılıyor bu öyküde. Aslında ilk başlarda huzurlu bir komşulukları vardı bu öyküde ki insanların. Sonra bir gün tavuk karşı komşunun arsasına girer ve bir yumurta kayıptır. Önce kadınlar başlar kavgaya. Bir yumurtadan sebeple… Sonra erkeklerde dahil olur bu kavgaya. Öyle büyür öyle büyür ki bu kavgalar. Artık birbirlerini şehre gidip mahkemeye vermekten neredeyse topraklarıyla uğraşacak vakit bulamamışlar. Tabi ...