Beklediğim gün nihayetinde gelmişti, yol kısa olmasına
rağmen erkenden hazırlanıp çıkmıştım. Bu benim ilk tiyatro gösterisi izleyişim
olacaktı.
Uzun zamandır evde olduğum için biraz karmaşık duygular
içindeydim. Hatta gitmesem mi acaba diye düşündüm biran sonrasında “ya Eda
saçmalama bir yere gitmiyorsun sonra oturup pişman oluyorsun” dedim kendime.
Hatta sosyal fobim olduğuna dair korkmaya bile başlamıştım.
Uzun süre sonra dışarı çıkarken bu kadar özendiğimi hiç
hatırlamıyorum bu bulunacağım yere verdiğim değerden de kaynaklanıyor
olabilir bilemiyorum. Ablamla buluşmak için otobüse doğru yürüdüm.
Yolda aklıma gelen şeyler bir hayli fazlaydı. İlkokulda oynadığım
tiyatrolar gelmişti, hocam o zamanlar beni çok beğenirdi ama topluluk önünde
özgüven bir defa kırıldığında kolay kolay geri kazanılmıyor maalesef. Bir
oyunda geyik olmuştum ama oyun sırasında kostümde eksik olan bir şey vardı. “Boynuzlarım.”
Onları yapmayı unuttuğumuzu hatırladım. Sonrasında alelacele poşetlerle bir şeyler
yapmıştık ailemle tam anımsayamıyorum. Gösteriden ufak tefek sahneler geliyor
aklıma velilerden oluşan seyircilere sınıfça eğilerek selam vermiştik. Sınıfın
en yapılı çocukları, en yaramazları ve en çalışkanları yan yana dizilip el
eleydik. Kaç kişiydik hatırlamıyorum ancak sanıyorum ki on iki falandı, tek kız
olduğumu hatırladım peşinden. Sonrasında üçüncü sınıfta hocamızın birkaç defa
değiştiğini hatırladım benim için büyük bir hasar olmuştu sanırım. İlk
hocamızın tüm övgüleri biranda uçmuş yerine sürekli bağıran çağıran bir hoca
gelmişti, ismi lazım değil… İşte özgüven kırıklığım ve korkularım sanırım bu
dönemde oluşmuştu. Böyle düşüncelerle otobüsün içinde kendi kendime gülerken
çoktan gelmem gereken yere varmıştım.
Ablamla iletişim kopukluğumuz oldu o an ve bu yüzünden bir
türlü ortak bir yer bulamamıştık, bir saatten fazla yürüdüm. Artık sinirlerim
bozulmuş ve kaybolduğumu düşünmeye başlamıştım bunlar yetmez gibi birde
ayakkabılar ayaklarımı vurmuş yürüyemez hale gelmiştim… Neyse ki sonunda
buluşma gerçekleşti ve tiyatronun gerçekleşeceği yere gitmeye başlamıştık.
Gideceğimiz yer yaklaştıkça çöken moralim yükselmiş yeniden
heyecanlanmaya başlamıştım. Saat 8.00’ de Trump Towers’daydık. Hemen geçip
salona yerimize oturduk. Artık dakikalar kaldı oyuna…
Ve kırmızı perde açıldığında karşımda seksen yaşında bir
adam değil sanki kariyerinin başlarında olan bir adam vardı. İşini ne kadar
sevdiğini onun enerjisinden, uzaktan görmeye çalıştığım gözlerinden
anlayabildim. Tam bir buçuk saat bir deli rolünü oynadı. Sahnede başka
insanlarda gelir oyuna dahil olur diye düşünüyordum. Hayalimde yani o küçük
zihnimde beklediğimden daha fazlası vardı Genco Erkal’da… Yetenek böyle bir şey
sanırım…
İlk başlarda adapte olmaya zorlanmıştım ancak neredeyse
ağzım açık izliyordum, ara sıra gülüyor, ara sıra oyunculuğunu düşünüyor, ara
sıra da zihnimde hikayenin aslını okumuş olduğum zamana dönüyordum.
Bir kitabı okuduktan sonra filmini izlerseniz çok yavan
geliyor. Tiyatro böyle değilmiş hatta keşke okumasaydım da önce izleseydim
diyordum. Çünkü hikayeyi bildiğimden sahnede oynayan Genco Erkal’a odaklanmak
için her defasında kendimi silkelemek zorunda kalmıştım. Zihnimde hem hikayeyi
okuyor aynı zamanda gözlerimle bu hikayeyi izliyordum. Bir hikaye bu kadar
şanslı olabilirdi sanki…
Bir yandan deliyi düşünüyordum bazen haklı çıkarıyordum onu
zihnimde özellikle, “belki ben bir generalim nereden dokuzuncu sıradan bir
memur oluyormuşum” dediği yerde…
Bir buçuk saat geçmiş kırmızı perde kapanmıştı. Herkes
ayakta alkışlarken Genco Erkal’ı, perde tekrar açılmış o yeniden gelmişti.
Yalansız söylüyorum ben hayatımda seksen yaşında çok az
insan gördüm, hepsi hayattan vazgeçmişler ve gerçekten yaşlılar. Genco Erkal’a
baktığımda durum böyle değildi. Meğer yaşarsan yaşlanmıyormuşsun. Ben bunu
gördüm, bunu öğrendim. Nefes alan herkes yaşamazmış bunu anladım. Ben bu yaşta
geç kalmışlık hissederken böyle enerjisiz, bitkinken, Genco Erkal bana başka
bir pencereden el salladı. Yaş fark etmezmiş hayattan vazgeçmemek gerekliymiş.
Oyun boyunca karşımda gerçekten bir deli vardı. Ben oyun
olduğunu unuttum biran, gerçekten deli mi acaba diye düşündüm hatta… İlk kez
tiyatroya gelmişken böyle bir oyunculukla tanışmak bir şanstı belki kim bilir?
Yorumlar
Yorum Gönder