Ana içeriğe atla

En Sevdiğim Kore Filmlerinden / The Swindlers Film Yorumu

En Sevdiğim Kore Filmlerinden / The Swindlers Film Yorumu


Suç ve aksiyon türünde ki bu filmi çok sevdim. Sanırım birkaç gün oluyor izleyeli. Kadrosunda iki tane çok sevdiğim Koreli artist olunca hiç düşünmeden izlemeye başlamıştım. Hyun Bin ve Park Sung-Woong.

Oldukça zeki bir dolandırıdır Hyun Bin. Ve o sadece dolandırıcıları dolandırır. Aslında babasının intikamı vardır arada. Büyük bir dolandırıcı olan Jang Doo-Chil, ülkeden kaçmak için Hyun Bin’in babasından pasaport ister. Babası son defa yapmak üzere anlaşır. Ancak intihar süsü verilerek öldürülür. İşin içinde büyük devlet ileri gelenleri de vardır.

Tabi Jang Doo-Chil’in dolandırdığı masum insanlar haklarını aramak isterken birkaç yıl sonra Jang Doo-Chil’in ölüm haberi gelir. Ancak buna inanmayan insanlar oldukça fazladır.

Hyun Bin Jang Doo-Chil’i dolandırmak için bir plan hazırlamaya başlar. Bunu savcı ve savcının ekibi ile birlikte yapmaya başlarlar. Bu plan için Jang Doo-Chil’in sağ kolu olan Park Sung Woong’a yem atmaları gerekir.

Genelde Kore dizi ve filmlerinde konu sıkıcı olmaya bağlar, özellikle ortalarında heyecan biraz düşük seviyeye indirilir zaman zaman, bu filmde gerilim hep üstte tutulmayı başarmıştı.

Savcı tam bir pislik olsa da finalde ohh çekeceğinizi düşünüyorum.Filmin finalini çok beğendim bu kadar ters köşe olmayı beklemiyordum.
2.Filmi içinde sabırsızlanıyorum. Oldukça merak ediyorum, filmin sonu ikinci filmin başıydı sanki…
En Sevdiğim Kore Filmlerinden / The Swindlers Film Yorumu



Tür: Dram, Aksiyon, Suç
Yönetmen: Jang Chang-Won
Senaryo: Jang Chang-Won
Yapımcı: Sung Chang-Yeon, Oh Seung-Hyun
imdb: 6.3
daum: 6.6
Süresi: 117 Dakika
Yapım Yılı: 2016 - 2017
Gösterim Tarihi: 22 Kasım 2017

Oyuncular: Hyun Bin, Yoo Ji-Tae, Park Sung-Woong, Nana

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İnsan Neyle Yaşar? / Mum

"'Göze göz, dişe diş' dendiğini duydunuz. Ama ben size diyorum ki, kötüye karşı direnmeyin." (Matta, 5:38-39. baplar) “Bu olay derebeylik zamanlarında yaşandı. Her türden derebeyi vardı o zamanlar. Tanrı ve ölüm korkusu olan, insana merhamet etmeyi bilenler de vardı, hatırlamaya bile değmeyecek, köpek gibi olanlar da. Fakat en kötüleri, çamurun içinden çıkmasına rağmen prens olmuş gibi davranan, toprak köleleri arasından yükselip amir olanlardı! Herkes en çok onlardan çekiyordu.”  Diyerek başlıyor  hikaye. Köylülere eziyet eden bir kâhyayı anlatıyor. Burada ana karakter “kötü” bir insan. Kötülüğü ise hırsından geliyor. Yükselerek bir köye kâhya olmuştur. Ancak köylülere eziyet etmektedir. Kraldan çok kralcılık taslıyor diyebiliriz. “Kâhya eline gücü geçirir geçirmez köylülerin tepesine bindi. Onun da bir ailesi –karısı ve evli iki kızı- vardı, epey de para biriktirmişti: Günaha girmeden, rahatça yaşayıp gidebilirdi, ama hırs dolu olduğun...

İnsana Ne Kadar Toprak Lazım / İnsan Neyle Yaşar?

Bu öyküyü çok küçükken okumuştum. Yıllar geçtikten sonra tekrar okuduğumda bu kadar hafızamda yer etmiş olmasına şaşırmıştım. Öykünün tümünü hatırlıyordum. Öyküyü yeniden okuduğumda çok etkilendim. Büyük ihtimalle küçükken okuduğumda da bu denli etkilenmiştim. İnsanın aç gözlülüğü belki bu kadar açık, nazik ve zekice anlatılabilirdi. Aza kanaat etmeli. Aslında bundan bir 10 yıl önce kendi çevremde de bu böyleydi. Herkes her şeyi paylaşır, herkes halinden memnundu. Kimse daha fazlasını aç gözlülük ve ya göstermek için istemezdi. Kendi hayatını ileri taşımak herkesin hayalidir. Benimde öyle ancak, bu hırsla ve aç gözlülük yüzünden olmamalı. Bilinçlice eldekilerin keyfini çıkarırken gelmeli daha fazlası. Böyle olursa eğer hayatın tadının daha iyi çıkacağını düşünüyorum. Hep daha fazlasını isterken, ömür bitiyor bir hiçlik içinde. Özellik son zamanlar da, artık hemen hemen herkes halinden şikayetçi. Herkes daha fazlasını istiyor ama kimse daha fazlasının ne olduğunu bilmiyor. Çü...

Kızlar Büyüklerden Akıllıymış

Kendileri için büyüklerin kavgaya tutuştuğu sırada barışıp tekrardan oyuna dalan iki kız çocuğu Malaşa ve Akulyuşka'nın hikayesidir. Üç sayfalık sıcacık bir öykü… O yıl paskalya erken gelmişti… Avlularda hala kar vardı ve köyün içinden küçük dereler akıyordu. İki küçük kız bu su birikintisinin başında buluşmuştu. Biri diğerinden daha küçüktü. Anneleri her ikisine de yeni giysiler giydirmişti. Bir ara akıllarına suyla oynamak düştü. Küçük kız ayakkabılarıyla suya dalıyordu ki büyük olan ona engel oldu. Kızlar ayakkabılarını çıkarıp, eteklerini toplayarak suya girdiler. Derin galiba Akulyuşka korkuyorum dedi Malaşka. Korkma, bundan sonra derinleşmez sen bana doğru gel. Dikkat et Malaşka çamur sıçratma sakın ağır ağır gel. Fakat bunları söylerken Malaşka ayağını şap diye suya vurdu ve Akulkina’nın elbisesi çamur oldu. Akulka, Malaşka’ya müthiş öfkelendi ve ağzına geleni sayarak dövmek için kıza doğru atıldı. Korkan Malaşka sudan fırlayıp eve doğru koşmaya başladı....