Geçenlerde karşıma çıktı İnsan Neyle Yaşar? Biran
duygulandım. İlk okuduğumda sanırım ilkokula gidiyordum. Annemin ya da
ablamların kütüphanesinden seçmiştim okumak için. Eskiden biz çocukların
eğlenmek için yapması gereken şey kitap okumaktı. Hatırlıyorum o zamanlar bu
kitap sana ağır gelir, yaşına uygun değil diye bir şey yoktu. Herkes her şeyi
okuyabilirdi. Çünkü meşgale kitap okumaktı bizim için. Özellikle sokakta
oynayan son çocukların neslinden olunca insan biraz hüzünleniyor. Geçmişe baktığımda
bir atarim bile olamamıştı. Gittiğimiz her misafirlikte yaptığımız şey
raflardan kitap seçmek ve onunla ilgilenmekti.
İnsan Neyle Yaşar ile karşılaşınca sanırım bu sebeptendir
biraz duygulandım. Hikayeyi hala anımsıyordum. Küçük Prens kitabını anlatırken de
bahsetmiştim. Bu kitap içinde elimde birden fazla basım vardı. Ve yine aynı
sorun vardı. Basımların hepsinde cümleler birbirinden farklıydı. İçimden,
doğrusunu okumak için o dilimi öğrenmem gerekli acaba diye düşünmüştüm. Çevirilere karşı içimde bir güvensizlik
oluştu.
Okumak için seçtiğim basımda 6 hikaye vardı. Kimisi kısa
kimisi biraz da uzundu.
Tolstoy, yaşamının son otuz yılında kendini insan, aile,
din, devlet, toplum, özgürlük, boyun eğme, başkaldırma, sanat ve estetik
konularında kuramsal çalışmalara verdi. Bu dönemde yazdığı öykülerde insanlık
sorunlarını edebi bir kurgu içinde ele aldı. Tolstoy, insan sevgisi ve inanç konularını
ustalığının bütün inceliği ile işlerken, bu hikaye ile gerçek hayatı yansıtan
tabloların içinde yeni bir ahlak anlayışını ortaya koydu.
Bu hikayeyi küçükken okuduğumda da hatırlıyorum, o yoğun
duygular, yardım etme isteği ve sevme isteği oluşmuştu. Bir kitabın küçük bir
çocukta yapacağı etki, on yetişkin insanın üzerinde yapacağı etkiden daha
mühimdir belki. O yüzden o zaman ki duygularımı anımsaya daha çok çalışıyorum.
Bir melek vardır hikayede, hikayenin başında onun melek
olduğunu bilmiyoruz. Çıplak bir halde aç ve üşümüşken, Semyon, tarafından
bulunmuştur. Semyon fakir bir ayakkabıcıdır. Alacağı üç kuruş ile kışı geçirmek
için bir kaban alacaktır. Ne yazık ki alacaklarını denkleyememiş, biraz içki
içmiş, dönüş yolunda da bu melek ile karşılaşmıştır. Üstündeki kabanı da meleğe
giydirerek onu evine götürmüştür.
Karısı bu durumu görünce bağırıp, söylenmeye başlamıştır.
Ancak daha sonra adama acımış ve ona yemek hazırlamıştır. Yemeği gören melek
ilk kez gülümsemiştir.
Semyon ve melek beraber çalışmaya başlamışlar, işleri bir
hayli yoluna girmiştir. Bu insanda bir uğur olduğunu anlamışlardı.
Ve birgün heybetli ve zengin bir adam çıkagelir, kendisine
bir çizme yapılmasını ister ve çok kaliteli bir deri kumaş verir. Adam evden
çıkarken başını çarpar ve melek tebessüm eder. Kumaştan bir çift terlik
yapmıştır.
Uzun bir zaman sonra bir kadın iki çocuğu ile birlikte
gelir. Ve ikizlerine ayakkabı yapılmasını ister. Melek tebessüm eder. Bu onun
son gülüşüdür. Artık gitme zamanı gelmiştir.
Semyon, Meleğe gitmek istiyorsan tabi ki seni durduramam
ancak nedir sendeki bu gizem? Der. Melek anlatmaya başlar.
Ben zamanında bir ölüm meleği idim. Bir kadın vardı ruhunu
almam gereken. Kadın yeni doğum yapmıştı ve bana yalvarmıştı. Bu çocuklar, ne
olur onlar biraz büyüyünce al benim canımı diye. Melek acımıştır ve ruhunu almadan
kadının, Tanrının yanına gitmiştir. Durumu anlatmış ve Tanrı onu, insanın içinde
ne barındırdığını öğrenmesi, İnsana neyin verilmediğini öğrenmesi ve İnsanın ne
ile yaşadığını öğrenmesi için dünyaya göndermiştir. Bu üç bilgiyi öğrendiğinde,
yani insanı tanıdığında melek yaratıcısının sonsuz merhametini de öğrendiği
için tekrar göğe yükselecektir.
Melek anlatmaya başlar tekrar, ilk gülümsediğimde sen bana
yemek vermiştin anladım ki, İnsanın
içinde sevgi olduğunu öğrenmiştim. İkinci gülümsemem de, Çizme diktirmek için
gelen adamın arkasında ölüm meleği olan bir arkadaşımı gördüm, işte o an
anladım ki insana verilmeyen şey, neye ihtiyacı olduğunu bilme yetisi, bu
insanlara verilmemişti. Son kez gülümseyişimde ise, ikizlerin başka bir kadın
tarafından acınıp, bakılmasıydı, o kadının içinde Tanrıyı görmüştüm ve insan
neyle yaşar anlamıştım. Bunları söyledikten sonra melek tekrar göğe yükseldi.
Kısa ama ders dolu bir hikaye, bu yoğun hayat meşgalemiz de
asıl amacımızı unutuyoruz. İnsanız Merhamet ve sevgi bize verilen en büyük
lütuf bunları kullanabildiğimizde gerçekten insanlığı hissedebiliyoruz. Çok
garip ihtiyaç sahibi olanlar aslında bizim onlara el uzatmamamız yüzünden
ihtiyaç sahibi…
Yorumlar
Yorum Gönder