Ana içeriğe atla

İnsan Neyle Yaşar? / L.N. TOLSTOY

İnsan Neyle Yaşar? / L.N. TOLSTOY

Geçenlerde karşıma çıktı İnsan Neyle Yaşar? Biran duygulandım. İlk okuduğumda sanırım ilkokula gidiyordum. Annemin ya da ablamların kütüphanesinden seçmiştim okumak için. Eskiden biz çocukların eğlenmek için yapması gereken şey kitap okumaktı. Hatırlıyorum o zamanlar bu kitap sana ağır gelir, yaşına uygun değil diye bir şey yoktu. Herkes her şeyi okuyabilirdi. Çünkü meşgale kitap okumaktı bizim için. Özellikle sokakta oynayan son çocukların neslinden olunca insan biraz hüzünleniyor. Geçmişe baktığımda bir atarim bile olamamıştı. Gittiğimiz her misafirlikte yaptığımız şey raflardan kitap seçmek ve onunla ilgilenmekti.

İnsan Neyle Yaşar ile karşılaşınca sanırım bu sebeptendir biraz duygulandım. Hikayeyi hala anımsıyordum. Küçük Prens kitabını anlatırken de bahsetmiştim. Bu kitap içinde elimde birden fazla basım vardı. Ve yine aynı sorun vardı. Basımların hepsinde cümleler birbirinden farklıydı. İçimden, doğrusunu okumak için o dilimi öğrenmem gerekli acaba diye düşünmüştüm.  Çevirilere karşı içimde bir güvensizlik oluştu.

Okumak için seçtiğim basımda 6 hikaye vardı. Kimisi kısa kimisi biraz da uzundu.

Tolstoy, yaşamının son otuz yılında kendini insan, aile, din, devlet, toplum, özgürlük, boyun eğme, başkaldırma, sanat ve estetik konularında kuramsal çalışmalara verdi. Bu dönemde yazdığı öykülerde insanlık sorunlarını edebi bir kurgu içinde ele aldı. Tolstoy, insan sevgisi ve inanç konularını ustalığının bütün inceliği ile işlerken, bu hikaye ile gerçek hayatı yansıtan tabloların içinde yeni bir ahlak anlayışını ortaya koydu.

Bu hikayeyi küçükken okuduğumda da hatırlıyorum, o yoğun duygular, yardım etme isteği ve sevme isteği oluşmuştu. Bir kitabın küçük bir çocukta yapacağı etki, on yetişkin insanın üzerinde yapacağı etkiden daha mühimdir belki. O yüzden o zaman ki duygularımı anımsaya daha çok çalışıyorum.

Bir melek vardır hikayede, hikayenin başında onun melek olduğunu bilmiyoruz. Çıplak bir halde aç ve üşümüşken, Semyon, tarafından bulunmuştur. Semyon fakir bir ayakkabıcıdır. Alacağı üç kuruş ile kışı geçirmek için bir kaban alacaktır. Ne yazık ki alacaklarını denkleyememiş, biraz içki içmiş, dönüş yolunda da bu melek ile karşılaşmıştır. Üstündeki kabanı da meleğe giydirerek onu evine götürmüştür.

Karısı bu durumu görünce bağırıp, söylenmeye başlamıştır. Ancak daha sonra adama acımış ve ona yemek hazırlamıştır. Yemeği gören melek ilk kez gülümsemiştir.

Semyon ve melek beraber çalışmaya başlamışlar, işleri bir hayli yoluna girmiştir. Bu insanda bir uğur olduğunu anlamışlardı.

Ve birgün heybetli ve zengin bir adam çıkagelir, kendisine bir çizme yapılmasını ister ve çok kaliteli bir deri kumaş verir. Adam evden çıkarken başını çarpar ve melek tebessüm eder. Kumaştan bir çift terlik yapmıştır.

Uzun bir zaman sonra bir kadın iki çocuğu ile birlikte gelir. Ve ikizlerine ayakkabı yapılmasını ister. Melek tebessüm eder. Bu onun son gülüşüdür. Artık gitme zamanı gelmiştir.

Semyon, Meleğe gitmek istiyorsan tabi ki seni durduramam ancak nedir sendeki bu gizem? Der. Melek anlatmaya başlar.

Ben zamanında bir ölüm meleği idim. Bir kadın vardı ruhunu almam gereken. Kadın yeni doğum yapmıştı ve bana yalvarmıştı. Bu çocuklar, ne olur onlar biraz büyüyünce al benim canımı diye. Melek acımıştır ve ruhunu almadan kadının, Tanrının yanına gitmiştir. Durumu anlatmış ve Tanrı onu, insanın içinde ne barındırdığını öğrenmesi, İnsana neyin verilmediğini öğrenmesi ve İnsanın ne ile yaşadığını öğrenmesi için dünyaya göndermiştir. Bu üç bilgiyi öğrendiğinde, yani insanı tanıdığında melek yaratıcısının sonsuz merhametini de öğrendiği için tekrar göğe yükselecektir.

Melek anlatmaya başlar tekrar, ilk gülümsediğimde sen bana yemek vermiştin anladım ki,  İnsanın içinde sevgi olduğunu öğrenmiştim. İkinci gülümsemem de, Çizme diktirmek için gelen adamın arkasında ölüm meleği olan bir arkadaşımı gördüm, işte o an anladım ki insana verilmeyen şey, neye ihtiyacı olduğunu bilme yetisi, bu insanlara verilmemişti. Son kez gülümseyişimde ise, ikizlerin başka bir kadın tarafından acınıp, bakılmasıydı, o kadının içinde Tanrıyı görmüştüm ve insan neyle yaşar anlamıştım. Bunları söyledikten sonra melek tekrar göğe yükseldi.

Kısa ama ders dolu bir hikaye, bu yoğun hayat meşgalemiz de asıl amacımızı unutuyoruz. İnsanız Merhamet ve sevgi bize verilen en büyük lütuf bunları kullanabildiğimizde gerçekten insanlığı hissedebiliyoruz. Çok garip ihtiyaç sahibi olanlar aslında bizim onlara el uzatmamamız yüzünden ihtiyaç sahibi…

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İnsan Neyle Yaşar? / Mum

"'Göze göz, dişe diş' dendiğini duydunuz. Ama ben size diyorum ki, kötüye karşı direnmeyin." (Matta, 5:38-39. baplar) “Bu olay derebeylik zamanlarında yaşandı. Her türden derebeyi vardı o zamanlar. Tanrı ve ölüm korkusu olan, insana merhamet etmeyi bilenler de vardı, hatırlamaya bile değmeyecek, köpek gibi olanlar da. Fakat en kötüleri, çamurun içinden çıkmasına rağmen prens olmuş gibi davranan, toprak köleleri arasından yükselip amir olanlardı! Herkes en çok onlardan çekiyordu.”  Diyerek başlıyor  hikaye. Köylülere eziyet eden bir kâhyayı anlatıyor. Burada ana karakter “kötü” bir insan. Kötülüğü ise hırsından geliyor. Yükselerek bir köye kâhya olmuştur. Ancak köylülere eziyet etmektedir. Kraldan çok kralcılık taslıyor diyebiliriz. “Kâhya eline gücü geçirir geçirmez köylülerin tepesine bindi. Onun da bir ailesi –karısı ve evli iki kızı- vardı, epey de para biriktirmişti: Günaha girmeden, rahatça yaşayıp gidebilirdi, ama hırs dolu olduğun

İnsana Ne Kadar Toprak Lazım / İnsan Neyle Yaşar?

Bu öyküyü çok küçükken okumuştum. Yıllar geçtikten sonra tekrar okuduğumda bu kadar hafızamda yer etmiş olmasına şaşırmıştım. Öykünün tümünü hatırlıyordum. Öyküyü yeniden okuduğumda çok etkilendim. Büyük ihtimalle küçükken okuduğumda da bu denli etkilenmiştim. İnsanın aç gözlülüğü belki bu kadar açık, nazik ve zekice anlatılabilirdi. Aza kanaat etmeli. Aslında bundan bir 10 yıl önce kendi çevremde de bu böyleydi. Herkes her şeyi paylaşır, herkes halinden memnundu. Kimse daha fazlasını aç gözlülük ve ya göstermek için istemezdi. Kendi hayatını ileri taşımak herkesin hayalidir. Benimde öyle ancak, bu hırsla ve aç gözlülük yüzünden olmamalı. Bilinçlice eldekilerin keyfini çıkarırken gelmeli daha fazlası. Böyle olursa eğer hayatın tadının daha iyi çıkacağını düşünüyorum. Hep daha fazlasını isterken, ömür bitiyor bir hiçlik içinde. Özellik son zamanlar da, artık hemen hemen herkes halinden şikayetçi. Herkes daha fazlasını istiyor ama kimse daha fazlasının ne olduğunu bilmiyor. Çü

En Ünlü Güney Koreli Erkek Artistler Doğum Tarihleri, Burçları ve Dizileri

      Konumuz Kore olunca aklımıza ilk gelen diziler ve oyuncular oluyor. Erkekleri yakışıklılığı ile kızları sevimliliğiyle gözlerimize adeta şölen yaşatıyor. Benim de boş zamanlarıma ve uyku tutmayan gecelerime sık sık eşlik ediyor Koreli yapımlar. Bir dizi bitti mi hemen oyunculara ilgim yöneliyor ve tabi ki ilk olarak doğum tarihleri sonrasında da burçları merakımı cezbediyor. Bunun için en beğendiğim oyuncuların doğum tarihleri, burçları ve en popüler dizilerini hem kendim için hem de sizler için bir liste halinde hazırladım.  😍 En Ünlü Güney Koreli Artistler Doğum Tarihleri, Burçları ve Dizileri Listesi; Ji Chang Wook: 5 Temmuz 1987 ve Yengeç Burcu Dizi Önerisi: The K2, Healer           Lee Jong Suk: 14 Eylül 1989 ve Başak Burcu Dizi Önerisi: W, Pinocchio, Doktor Stranger ·          Park Hae Jin: 1 Mayıs 1983 ve Boğa Burcu Dizi Önerisi: Bad Guys, Man x Man Kim Woo Bin: 16 Temmuz 1989 ve Yengeç Burcu Dizi Önerisi: The Heirs,