Ana içeriğe atla

Blood Kore Dizisi Yorumu



Vampir Bir Doktor

Blood Kore Dizisi Yorumu


Fantastik, Medical konulu Kore dizileri epey ilgimi çekiyordu. O yüzden izlenecekler listeme eklemiş olduğum Blood dizisine başlamaya karar vermiştim.  Oyuncu kadrosu da gayet güzeldi. İzleyeli ne kadar zaman olduğunu pek hatırlamasam da diziyi çok sevdiğimi hatırlıyorum.

Dram, Romantik, Fantastik, Medical konuların hepsini kapsamış. Daha ne olsun yahu… Senaristte Good Doctor’un senaristiydi. Bolca güldüğüm ve gerilimin yükseldiği zamanlar oldu. Heyecanlanıp, bir sonraki bölüme geçe geçe dizinin sonunu çok kısa sürede getirmiştim.

Blood Kore Dizisinin konusu ise vampir bir doktorun normal insan gibi yaşamaya çabalamasını ve ölümsüz aşkını anlatmakta. Uzun yıllar yaşadıkları için haliyle epey geç yaşlanıyorlar. Çocukken kurtardığı küçük kızla, yıllar sonra aynı hastanede karşılaşacağını kim bilirdi ki? Dizinin girişi çok çok iyiydi. Zaten ilk bölüm sarmıyorsa, diğer bölüme geçmem biraz imkansız oluyor benim için. Şöyle ki yıllar önce ölümsüzlük, dünyanın iyiliği için bu virüsü yaygınlaştıran doktor, insanları vampirleştirmeye güzel bir mazeret buluyor diyebiliriz. Aynı zamanda bu doktorumuz denek olarak kullanmak üzere insanlardan oluşan bir bölüm oluşturuyor. Tabi ki insanların bundan haberi yok. Herkes iyileşmek için her yolu denemeye hazır. Ancak insanlar git gide vampirleşiyor. İlaçların yan etkisi ile başa çıkıp insanları normale döndürmek tabi ki başrolümüze kalıyor. Ancak baş etmek o kadar da kolay değil.

2015 yapımlı ve 20 bölümden oluşan bu diziyi gönül rahatlığı ile izleyebilirsiniz. Ancak final bölümü epey sinir bozucuydu. O diziye o final hiç yakışmamıştı. Hala aklıma geldikçe o nasıl bir finaldi ya diyerek sinirlerim bozuluyor…

Oyuncular: Ahn Jae-Hyeon-Park Ji-Sang, Ku Hye-Sun-Yoo Ri-Ta, Ji Jin-Hee-Lee Jae-Wook
Yönetmen: Ki Min-Soo

Senarist: Park Jae-Bum
Yapımcı: Jo Woong, Yoon Jae-Hyuk

Daum: 8.2

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İnsan Neyle Yaşar? / Mum

"'Göze göz, dişe diş' dendiğini duydunuz. Ama ben size diyorum ki, kötüye karşı direnmeyin." (Matta, 5:38-39. baplar) “Bu olay derebeylik zamanlarında yaşandı. Her türden derebeyi vardı o zamanlar. Tanrı ve ölüm korkusu olan, insana merhamet etmeyi bilenler de vardı, hatırlamaya bile değmeyecek, köpek gibi olanlar da. Fakat en kötüleri, çamurun içinden çıkmasına rağmen prens olmuş gibi davranan, toprak köleleri arasından yükselip amir olanlardı! Herkes en çok onlardan çekiyordu.”  Diyerek başlıyor  hikaye. Köylülere eziyet eden bir kâhyayı anlatıyor. Burada ana karakter “kötü” bir insan. Kötülüğü ise hırsından geliyor. Yükselerek bir köye kâhya olmuştur. Ancak köylülere eziyet etmektedir. Kraldan çok kralcılık taslıyor diyebiliriz. “Kâhya eline gücü geçirir geçirmez köylülerin tepesine bindi. Onun da bir ailesi –karısı ve evli iki kızı- vardı, epey de para biriktirmişti: Günaha girmeden, rahatça yaşayıp gidebilirdi, ama hırs dolu olduğun...

İnsana Ne Kadar Toprak Lazım / İnsan Neyle Yaşar?

Bu öyküyü çok küçükken okumuştum. Yıllar geçtikten sonra tekrar okuduğumda bu kadar hafızamda yer etmiş olmasına şaşırmıştım. Öykünün tümünü hatırlıyordum. Öyküyü yeniden okuduğumda çok etkilendim. Büyük ihtimalle küçükken okuduğumda da bu denli etkilenmiştim. İnsanın aç gözlülüğü belki bu kadar açık, nazik ve zekice anlatılabilirdi. Aza kanaat etmeli. Aslında bundan bir 10 yıl önce kendi çevremde de bu böyleydi. Herkes her şeyi paylaşır, herkes halinden memnundu. Kimse daha fazlasını aç gözlülük ve ya göstermek için istemezdi. Kendi hayatını ileri taşımak herkesin hayalidir. Benimde öyle ancak, bu hırsla ve aç gözlülük yüzünden olmamalı. Bilinçlice eldekilerin keyfini çıkarırken gelmeli daha fazlası. Böyle olursa eğer hayatın tadının daha iyi çıkacağını düşünüyorum. Hep daha fazlasını isterken, ömür bitiyor bir hiçlik içinde. Özellik son zamanlar da, artık hemen hemen herkes halinden şikayetçi. Herkes daha fazlasını istiyor ama kimse daha fazlasının ne olduğunu bilmiyor. Çü...

Kıvılcımı Söndürmeyen Ateşi Zapt Edemez

İnsan Neyle Yaşar? Kitabının ikinci öyküsüydü bu hikaye. Başlığı okumamla beraber merak etmeye başlamıştım bu öyküyü. Hani bazı cümleler vardır, insanın içine dokunur işte böyle olmuştu. Daha başlıkta içime dokunmuştu. Bu kısa öykü bir hayat dersi aslında. Nefret küçük bir kıvılcım olup yüreğimizde ki yerini aldığında kendimizi haklı çıkarmak adına her yola sürükleyebiliriz. Nefret yüktür derler ya işte öyle… Bu hikayede de nefretin aslında en çok kime zarar verdiğini net bir şekilde göreceğiz. Bir yumurtadan başlayan, her şeyi koca alevlere dönüştüren bir öfke anlatılıyor bu öyküde. Aslında ilk başlarda huzurlu bir komşulukları vardı bu öyküde ki insanların. Sonra bir gün tavuk karşı komşunun arsasına girer ve bir yumurta kayıptır. Önce kadınlar başlar kavgaya. Bir yumurtadan sebeple… Sonra erkeklerde dahil olur bu kavgaya. Öyle büyür öyle büyür ki bu kavgalar. Artık birbirlerini şehre gidip mahkemeye vermekten neredeyse topraklarıyla uğraşacak vakit bulamamışlar. Tabi ...