Stranger Than Fiction
En etkilendiğim filmler arasına aldığım, hayli zaman
etkisinden çıkamadığım, çıkmak dahi istemediğim, benim yazarım nerede olabilir
sorusunu beynime kazıyan bir gece yarısında buluştuğum o güzel film…
Hiç düşündünüz mü ya hepimiz bir kitabın kahramanıysak? Siz
yazarınızı nerede arardınız? Yazarınız sizce daha önce hangi türde romanlar
yazmıştır? Dram? Trajedi? Komedi?
Şöyle bir bakınca aslında ‘’kaderimiz’’ dediğimiz bir
kitabın başrolüyüz. Kimimiz isyankar, kimimiz memnun bu kader kitabında. Peki
bir gün bir ses duysanız ve bu ses sizin hayatınızı her noktasına kadar bilse.
Üstelik bir de yüksek sesle kitap okur gibi anlatsa sıradan yaşamınızı. Sorarsınız
sağa sola sizden başka bu sesi duyan var mı diye. Varsa durum vahim yoksa daha
da vahim. Delirdiğini düşündün değil mi? Başrolümüz de öyle. Korkulacak bir
durum değil sadece şizofrensin. Hayır hayır ben ciddiyim. Bu ses gerçek ve ben
bir kitabın başkahramanıyım. O halde yapabileceğin tek şey var! Edebiyatçıya
görünmen. Peki neden? Yazarını bulursan bu durumdan kurtulabilirsin! Başkahraman
gider bir edebiyatçıya. Edebiyatçı ise sen sadece bir deli olmalısın der.
Başlarsın anlatmaya o klişe ve sıradan hayatını, bir kitapta olması gereken gibi
her noktasını üstün betimli cümlelerle. Edebiyatçı
inanır duyduğu süslü cümlelerden sonra bu duruma. Eğer kitap trajediyle bitiyorsa tabi ki yakın zamanda öleceksin! Yok
eğer komediyse durumlar iyi yaşayacaksın dolu dizgin hem de aşkı bularak…
Başkahraman çok geçmeden bulur aşkını, karşılığı olan bir aşk hem de. Edebiyatçısına
giderek korkulacak bir şey yok benim hayatım bir komedi olacak çünkü ben aşkı
buldum derken açık olan televizyonda bir yazar konuşmaktadır… Trajedi
kitaplarının en iyi yazarlarından. Bu ses, tabi ya bu ses tanıyorum, benim
hayatımı anlatanın sesi bu… Edebiyatçı bu olamaz çünkü yazdığı son kitap onun
başyapıtı olmalı. Durum buysa çok geçmeden koşmalı yazarını durdurmalı. Aksi
takdirde öleceksin…!
Ne düşündünüz? Sıkıcı ve sıradan gelen hayatınızı seve seve
bir yazarın bitirmesini mi? Hayır! Koşardık değil mi yazarımıza… Yalvara da bilirdik
hatta ölmek asla planlarımızın içinde olmadı çünkü. ‘Yazarımız filmde Tanrı
rolünü üstleniyor’ denilen yorumlar okudum orasını bilemem. Ancak çok güzel
mesajlar verildiği kesin. Hayatımız değişebilir! Tesadüfen girdiğimiz bir kafe
de, özgüvenimizin olmadığı bir hobi de, hep öğrenmek istediğimiz o çalgı
aletinde. Neyi bekliyoruz değil mi? Öleceğimiz günü öğrenmeyi mi? Gelip
çalmadan kapıya bir şeyler yapmalı, mutlu gitmeli. Başkahraman da öyle yapıyor
çünkü iyi ve güzel bir sonu değiştirmek istemiyor. Kısa bir süre için gelen ben
mutluyum ve istediklerimi yaptım cümlesiyle yazarı kendi haline bırakıyor.
Film 15 Aralık 2006 tarihinde Türkiye’de gösterime
girmiştir.
Oyuncuları: Will Ferrell (Harold Crick), Emma Thompson (Karen Eiffel), Dustin Hoffman (Profesör Jules Hilbert)
Yönetmen: Marc Forster
Senaryo: Zach Helm
İMDB: 7.7/10
Asla zaman kaybı olmayan ve izlenmesi gereken filmler
arasında gördüğüm bu film tavsiyemdir…
Bu seri güzel oldu. Sıradaki gelsin♡
YanıtlaSilhiç beklemeden ♡
SilChicago Typewriter a ne dersin :D
YanıtlaSilAhahahahah neden olmasın seneye yazarız artık 🙊😂
Sil