Suç ve Ceza İlişkisine Farklı Bir Bakış
Bir sömürgede suç işleyen bir askerin bir makineyle
cezalandırılması anlatılıyor. İsimsiz bir ada da savunması alınmayan
bir mahkumun suçunu dahi bilmediği halde doğal kabul edilen bir yaklaşımla
cezalandırılması anlatılır. Doğru
dürüst yargılanmadan, suçlu olup olmadığı araştırılmadan cezaya çarptırılan
mahkumların korkunç şekilde infaz edilmesi için tasarlanmış bir makine var.
Sömürgenin eski komutanı tarafından tasarlanan bu korkunç makineyle suçlunun
işlediği varsayılan suç vücuduna kazınarak, on iki saat acı çektirerek
öldürülür.
“Ayrıca mahkûm öyle köpek gibi itaatkâr
görünüyordu ki, sanki bayırlarda dolaşsın diye serbest bırakılsa idam başlarken
geri dönmesi için ıslık çalmak yeterli olacaktı.”
Yeni komutan ise bu ceza
makinesini istemiyor. Bu makine anlatıldığında öykünün içine tüyleriniz
ürpererek giriyorsunuz. Bunun için bir gözlemci olarak uzman geliyor, cezayı
izlemek ve yorumunu yeni komutana bildirmek için. Subay ise suç ve ceza
ilişkilerini uzmana anlatıyor kitap boyunca.
"Meseleyi
anlatayım size. Burada, ceza sömürgesinde yargıçlık görevi bendedir. Gençliğime
rağmen. Eski komutan zamanında da bütün ceza konularında ona yardımcı olurdum,
bu aleti de en iyi ben bilirim. Benim esas aldığım şey şu: Suçtan şüphe edilmez.
Başka mahkemeler bu esasa göre hareket edemezler, çünkü tek kişiden oluşmazlar
ve onların da üzerinde başka mahkemeler vardır. Buradaysa durum böyle değil, en
azından eski komutan zamanında öyle değildi. Gerçi yeni komutan mahkememe
karışmaya heveslendi ama bugüne kadar onu işin dışında tutmayı başardım,
bundan sonra da başaracağım."
"Eğer adamı
önceden çağırıp sorgulasaydım karışıklık çıkardı. Yalan söylerdi, eğer ben
yalanlarını çürütürsem onların yerine başka yalanlar söylerdi filan. Ama şimdi
elimde ve bir daha bırakmam. Şimdi her şey anlaşıldı mı?"
"Mahkum yatakta
yatarken yatak harekete geçirildiğinde, tırmık onun bedeninin üzerine
indirilir. Uçları adamın bedenine hafifçe değeceği şekilde kendini ayarlar,
ayarlama tamamlanınca bu çelik bant hemen gerilip çubuk şeklini alır. Ve oyun
başlar. Bu işe aşina olmayan biri dışarıdan bakınca cezalar arasında bir fark
görmez. Tırmık hep aynı şekilde çalışır gibi görünür. Sarsılarak sivri uçlarını
insanın bedenine saplar, sarsılan yatak da adamın bedenini
titretmektedir."
“Gördüğünüz gibi tırmığın şekli
insan bedenine uyumlu; şu tırmık belden yukarısı için, şu tırmıklar bacaklar
için, kafa içinde şu küçük oyma kullanılıyor…
… Uçları adamın bedenine hafifçe değeceği şekilde kendini ayarlar, ayarlanma
tamamlanınca bu çelik bant hemen gerilip çubuk şeklini alır. Ve oyun başlar. Bu
işe aşina olmayan biri dışardan bakınca cezalar arasında bir fark görmez.
… iki türlü iğne var, bunlar çeşitli şekillerde düzenlendi. Her uzun iğnenin
yanında bir de kısa iğne bulunuyor. Uzun olan yazıyor, kısası da su
fışkırtıyor, kanı silsin ve yazı hep okunaklı kalsın diye…”
Ceza sistemi öyle bir
işleyişteydi ki ne suç işlersen vücuduna o suç; tırmıklarla kazınarak
yazılıyordu. On iki saat süren bu işkencenin yarısında zaten mahkûmun vücudu
suçuna göre delinmiş oluyordu.
Bütün yetkileri tekelinde bulunduran subay ve mahkumun yaşadıkları
oldukça korkunç, gezginin tanık olduktan sonra bu sistemi onaylamadığını öğrendiğinde
ise subayın vereceği karar şaşırtıcılıktan öte.
Arka Kapaktan Ceza Sömürgesi;
“Acıma olmayan bir zekayla kurgulanmış bir mekanizmanın,
suçlu ya da suçsuz olması gözetilmeksizin mahkum kılınmış insanları bürokratik
bir katılıkta ve doğal kabul edilen bir yaklaşımla cezalandırdığı garip ve ürpertici
bir tören betimleniyor. Bir yanda duygusal açıdan olaya mesafe koyan, suskun
kalan tanık gezgin, öbür yanda yasama, yürütme ve yargı yetkilerini kendi
üstüne almış subay…
35 sayfalık bir öykü, mutlaka okunması gerekenler arasında
olmalı bence…
Yorumlar
Yorum Gönder