Ana içeriğe atla

Çünkü Sevdiğim Bir Yiyecek Bulamadım! Bir Açlık Sanatçısı – Franz Kafka


Bir Açlık Sanatçısı Öyküsü


Çünkü Sevdiğim Bir Yiyecek Bulamadım! Bir Açlık Sanatçısı – Franz Kafka

Yazarın son öyküsü olarak da bilinmektedir.1922 yılında yazılan bu kitap içerisinde dört öykü barındırır. İlk öykü bir açlık sanatçısıdır. İnsanların, sanatçı üzerinde ki “ne zaman yemek yiyecek” düşüncesiyle yaptığı psikolojik baskıyı konu alır. Azalan ilgiye rağmen sanatını sürdürmeye çalışan bir açlık sanatçısının ironik yolculuğudur. Sanatını bir kafesin içinde icra eder ve açlığından şüphe eden insanları ikna etme çabası ile çırpınıp durur.

Çünkü oradaki herkes bilirdi ki; "Açlık Sanatçısı" bu süre boyunca hiçbir koşul atında, zorla bile olsa tek bir lokma dahi yemezdi, sanatı bunu ona yasaklardı. Tabi ki her gözlemci bunu anlayamazdı; bazen görevlerini ihmal eden gece gözlemcisi grupları olurdu, bilinçli olarak ondan uzak bir yerde oturur ve açlık sanatçısının bunu fırsat bilerek bir şeyler yiyeceğine kesin gözle baktıklarını açıkça belli ederek, kağıt oyunu oynarlardı. Başka hiçbir şey açlık sanatçısına bu gözlemciler kadar işkence edemezdi...

Zira onun görünüşü insanlara ağır geliyordu. Belki de onu bıktıran şey kendisinden duyduğu memnuniyetsizlikti… Çünkü hiç kimse onun derdini ciddiye almadığı için daha kederliydi… Çünkü insanları kandıran açlık sanatçısı değildi, o dürüst bir şekilde çalışıyordu ama dünya, onu vereceği ödülle kandırıyordu…

Öykü harika bir öykü; bir gün bir yazıda karşıma çıkmıştı büyük yazarların büyük olmasının sebebi belki de bir cümlenin altında yüzlerce cümle yatmasıydı… O cümleleri anlamak için hayat tecrübeleri şarttı. Ben Franz Kafka ile ilk bu öyküde karşılaşmıştım. Bu yazarları bu öyküleri anlatmak, hislerini aktarmak kolay değil elbette. 
Yukarı da paylaşmış olduğum şey tam da bu aslında öykünün içinde ki cümleler hem o kadar sade hem de o kadar ağır ki… Anlıyoruz evet fakat kısa bir süre sonra tekrar okumaya başlasak yeni şeyler keşfedeceğimize eminim.

Beni benden alan hikayenin sonunda oldu. Açlık sanatçısı yeni bir gösteri için sonunda bir yeri ikna etmiş ve sanatına başlamıştı. “Dürüst konuşmak gerekirse, açlık sanatçısı hayvanat bahçesine giden yolda bir gecikmeydi sadece.” Günler geçip giderken müfettiş açlık sanatçısının yanına gelir ve diyalog şudur;
-“Her zaman performansıma hayran olmanı istedim” der açlık sanatçısı.
-“Hayranız zaten” der müfettiş.
-“Ama hayran olmamalısınız” der açlık sanatçısı.
-“Eh o zaman olmayız. Ama neden olmamalıyız?” der müfettiş.
-“Çünkü ben aç kalmak zorundayım, bu elimde değil” der açlık sanatçısı.
-“Neden elinizde değil? Diye sorar müfettiş.
-“Çünkü sevdiğim bir yiyecek bulamadım. Bulsaydım inanın bana, hiç yaygara koparmadan siz ve ya başka insanlar gibi tıka basa yerdim onu.” Son sözleridir açlık sanatçısının…

Öykü 13 sayfa ama etkisi inanılmaz büyük.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İnsan Neyle Yaşar? / Mum

"'Göze göz, dişe diş' dendiğini duydunuz. Ama ben size diyorum ki, kötüye karşı direnmeyin." (Matta, 5:38-39. baplar) “Bu olay derebeylik zamanlarında yaşandı. Her türden derebeyi vardı o zamanlar. Tanrı ve ölüm korkusu olan, insana merhamet etmeyi bilenler de vardı, hatırlamaya bile değmeyecek, köpek gibi olanlar da. Fakat en kötüleri, çamurun içinden çıkmasına rağmen prens olmuş gibi davranan, toprak köleleri arasından yükselip amir olanlardı! Herkes en çok onlardan çekiyordu.”  Diyerek başlıyor  hikaye. Köylülere eziyet eden bir kâhyayı anlatıyor. Burada ana karakter “kötü” bir insan. Kötülüğü ise hırsından geliyor. Yükselerek bir köye kâhya olmuştur. Ancak köylülere eziyet etmektedir. Kraldan çok kralcılık taslıyor diyebiliriz. “Kâhya eline gücü geçirir geçirmez köylülerin tepesine bindi. Onun da bir ailesi –karısı ve evli iki kızı- vardı, epey de para biriktirmişti: Günaha girmeden, rahatça yaşayıp gidebilirdi, ama hırs dolu olduğun...

İnsana Ne Kadar Toprak Lazım / İnsan Neyle Yaşar?

Bu öyküyü çok küçükken okumuştum. Yıllar geçtikten sonra tekrar okuduğumda bu kadar hafızamda yer etmiş olmasına şaşırmıştım. Öykünün tümünü hatırlıyordum. Öyküyü yeniden okuduğumda çok etkilendim. Büyük ihtimalle küçükken okuduğumda da bu denli etkilenmiştim. İnsanın aç gözlülüğü belki bu kadar açık, nazik ve zekice anlatılabilirdi. Aza kanaat etmeli. Aslında bundan bir 10 yıl önce kendi çevremde de bu böyleydi. Herkes her şeyi paylaşır, herkes halinden memnundu. Kimse daha fazlasını aç gözlülük ve ya göstermek için istemezdi. Kendi hayatını ileri taşımak herkesin hayalidir. Benimde öyle ancak, bu hırsla ve aç gözlülük yüzünden olmamalı. Bilinçlice eldekilerin keyfini çıkarırken gelmeli daha fazlası. Böyle olursa eğer hayatın tadının daha iyi çıkacağını düşünüyorum. Hep daha fazlasını isterken, ömür bitiyor bir hiçlik içinde. Özellik son zamanlar da, artık hemen hemen herkes halinden şikayetçi. Herkes daha fazlasını istiyor ama kimse daha fazlasının ne olduğunu bilmiyor. Çü...

Kıvılcımı Söndürmeyen Ateşi Zapt Edemez

İnsan Neyle Yaşar? Kitabının ikinci öyküsüydü bu hikaye. Başlığı okumamla beraber merak etmeye başlamıştım bu öyküyü. Hani bazı cümleler vardır, insanın içine dokunur işte böyle olmuştu. Daha başlıkta içime dokunmuştu. Bu kısa öykü bir hayat dersi aslında. Nefret küçük bir kıvılcım olup yüreğimizde ki yerini aldığında kendimizi haklı çıkarmak adına her yola sürükleyebiliriz. Nefret yüktür derler ya işte öyle… Bu hikayede de nefretin aslında en çok kime zarar verdiğini net bir şekilde göreceğiz. Bir yumurtadan başlayan, her şeyi koca alevlere dönüştüren bir öfke anlatılıyor bu öyküde. Aslında ilk başlarda huzurlu bir komşulukları vardı bu öyküde ki insanların. Sonra bir gün tavuk karşı komşunun arsasına girer ve bir yumurta kayıptır. Önce kadınlar başlar kavgaya. Bir yumurtadan sebeple… Sonra erkeklerde dahil olur bu kavgaya. Öyle büyür öyle büyür ki bu kavgalar. Artık birbirlerini şehre gidip mahkemeye vermekten neredeyse topraklarıyla uğraşacak vakit bulamamışlar. Tabi ...