Ana içeriğe atla

Bir Hikayem Var - Güzellik Seni Bulur, Adımını İyilikle At!


Güzellik Seni Bulur, Adımını İyilikle At!, edaloji, Bir Hikayem Var, güzel bir hikaye, bir hikaye kısa, güzel bir hikaye kısa, kısa hikayeler anlamlı, güzel hikayeler,
Bir Kedi Bir Hikaye

Günlerdir harap bir halde ağlamaktan helak olmuş, yalnızlığın en doruğunda kalbimin en ince damarlarının titreyerek isyan ettiğini fark ettim. İsyan ettiğim için gelen suçluluk duygusu yerini yeni bir isyana bırakarak saatler birbirini kovaladı. Ağlayarak geçen günler 48 saatlik uykusuzlukla birleşince bir insan kolayca intihara sürüklenebilirdi. Ama intihar korkakların işi, bir ablam vardı ve er ya da geç bir hayatım da olacaktı. Umutlarımı ve ablamı bırakmak kolay değildi. Hayata tutunmak zor olabilir ama hayatımın anlamını bulmak bu kadar zor olmamalıydı. Ne için yaşamalı ne için ölmeli…
Bir sürü yoğun düşünce kirliliği ile şişen sadece kafam değil, hayatımın ellerimden kaydığını düşündüğüm için tüm uzuvlarım, hayatımın ne yöne aktığını izlemeye çalışırken gözlerim, hayatım için yeni bir adım atmak içinse ayaklarım fazlasıyla şişti.
Günlerdir çıkmadığın evden ablamın ısrarlarıyla çıkıp kafam dağılsın demek hiç kolay gelmedi. Ama beni düşündüğünü bildiğim için titreyen kalbime biraz mola vermek istedim. Tamam düşelim yollara… Fakat eskisi gibi olsun saatlerce hiç durmadan yürüyerek. Yorulmak yok, gülümsemek var. Şişmiş olan vücudumun istediği acı çekmeyi bir kenara iterek, süzülerek, inceleyerek.
Karaköy’den Beşiktaş’a uzanan mesafe ideal. Uzun süre yürüyebilir yeri gelince soluklanabilirdik. Kafadaki gelecek kaygısı bir zehir, benim panzehirim ise yürüyüştü. Bedenim bunu bana bir kez daha ispatladı. Güzeller güzeli İstanbul’un havası, yolları iyileştirdi beni. Ortaköy’de güneşi batırdıktan sonra geri dönüşe geçtik. Karanlıktan korkar olmuşum, insanlardan kaçar olmuşum. Ben ne ara nasıl böyle olmuşum? dedim içimden. Zaman denilen kavram çok tehlikeli… Değiştiğini bile asla fark etmeden bambaşka biri olabiliyor insan. Abla dedim; ’’ yabancı bir insanla sohbet etmeye, iyi olması da şart değil başka bir insana ihtiyacım var…’’ Alındı mı bilmiyorum ama şunu dedi; ’’ Eda sen yalnız değilsin.’’ Kuruntularımızdan kurtulmamız gerek değil mi? Dünyada daha büyük dertler var!
Bir teyze ilişti gözümüze, adımlarımız onu geride bırakırken durduk ablamla. Yardım mı etsek acaba? Baksana elinde ne çok poşet var. Ayağı da sakat sanırım zor yürüyor. Abla dedim yanlış anlamasın, ya terslerse, güven mi kaldı insanlarda derken teyze yardım edelim istersen diye söylerken bulduk kendimizi. Güzel kızlarım dedi. Allah sizden razı olsun. Gülümsedim bir an ancak bu ruhsuz, güvensiz ve samimiyetsiz çağ beni kanser edecekti. Aldık ellerinde ki poşeti. O sırada ayağımıza dolanan, teyzeyi sokağın başında karşılayan kedicikler bize yanımızda ki insanın güven verici olduğunu fısıldadı. Öğrenci misiniz kızlarım? Sayılır teyzem dedik. Aman kızım mutlaka aç karnına üzüm pekmezi için, bak ben 80’i devirdim hiçbir şeyi unutmam. Tanıdığınız öğrencilere de söyleyin, olur teyzem dedik. Filminizi izleyin, müziğinizi dinleyin öğrenmek istediğiniz şeyin başına öyle oturun dedi.  Yatmadan önce çalışın hiç kimseyle konuşmadan uyuyun… Teyzem senden de Allah razı olsun. Paylaşmak işte buydu. Senin öğüdünü dinlemez miyim ben hiç? Ve sonraki zamanlarda söylediklerini yaptım. Gerçekten dediği gibiydi. Kolayca öğrendim ve unutmadım… Yürümeye devam ediyorduk, karşıdaki kafeye kadar gidecekti. Toplasan 2 dakikayı almayacak mesafe yarım saat sürmüştü. Teyzem anlattı biz dinledik. Kafeye geçtik oturduk. Hiç çekinmeden, kıskanmadan yanındaki o eski resimleri açtı gösterdi bize. Tarihi bir de Güven Teyzem’den dinledik. Eski İstanbul, Kurtuluş Savaşı… Subay olan babasının İngilizlerin bulunduğu donanmadan yakalanmadan Çanakkale’ye ulaşışını anlattı. Gözleri yaşıyordu o anları yeniden. Atatürk’ün cenazesinin geçiş yaptığı resimleri gösterdi. Kızım dedi dinsizlik yeni çıktı eskiden yoktu. Gavurun da dini var, beklentisi var. Çalışmak lazım. Sen azmini daim eyle, Rabbin sana vermez mi hiç?
Aynı günün sabahında ki isyanlarımla karşıma çıkan o yol şimdide sükûnet sağladı kalbime. Kafeden çıktığımda sırtımdan savrulan o güçlü rüzgar hiç bu kadar ısıtmamıştı bedenimi. Sahi ben teyzemi es geçsem gelir miydi bana bu kalbimi dolduracak cümleler, o güzel anılar, Güven Teyze’min anıları? Artık daha güçlü anladım; Güzellik Seni Bulur, Adımını İyilikle At!


Her zaman yolum düşemiyor teyzem umarım bir gün tekrar karşılaşırız. Sana anlatmak istediğim birçok kedilerim ve anılarım var…


Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

İnsan Neyle Yaşar? / Mum

"'Göze göz, dişe diş' dendiğini duydunuz. Ama ben size diyorum ki, kötüye karşı direnmeyin." (Matta, 5:38-39. baplar) “Bu olay derebeylik zamanlarında yaşandı. Her türden derebeyi vardı o zamanlar. Tanrı ve ölüm korkusu olan, insana merhamet etmeyi bilenler de vardı, hatırlamaya bile değmeyecek, köpek gibi olanlar da. Fakat en kötüleri, çamurun içinden çıkmasına rağmen prens olmuş gibi davranan, toprak köleleri arasından yükselip amir olanlardı! Herkes en çok onlardan çekiyordu.”  Diyerek başlıyor  hikaye. Köylülere eziyet eden bir kâhyayı anlatıyor. Burada ana karakter “kötü” bir insan. Kötülüğü ise hırsından geliyor. Yükselerek bir köye kâhya olmuştur. Ancak köylülere eziyet etmektedir. Kraldan çok kralcılık taslıyor diyebiliriz. “Kâhya eline gücü geçirir geçirmez köylülerin tepesine bindi. Onun da bir ailesi –karısı ve evli iki kızı- vardı, epey de para biriktirmişti: Günaha girmeden, rahatça yaşayıp gidebilirdi, ama hırs dolu olduğun

İnsana Ne Kadar Toprak Lazım / İnsan Neyle Yaşar?

Bu öyküyü çok küçükken okumuştum. Yıllar geçtikten sonra tekrar okuduğumda bu kadar hafızamda yer etmiş olmasına şaşırmıştım. Öykünün tümünü hatırlıyordum. Öyküyü yeniden okuduğumda çok etkilendim. Büyük ihtimalle küçükken okuduğumda da bu denli etkilenmiştim. İnsanın aç gözlülüğü belki bu kadar açık, nazik ve zekice anlatılabilirdi. Aza kanaat etmeli. Aslında bundan bir 10 yıl önce kendi çevremde de bu böyleydi. Herkes her şeyi paylaşır, herkes halinden memnundu. Kimse daha fazlasını aç gözlülük ve ya göstermek için istemezdi. Kendi hayatını ileri taşımak herkesin hayalidir. Benimde öyle ancak, bu hırsla ve aç gözlülük yüzünden olmamalı. Bilinçlice eldekilerin keyfini çıkarırken gelmeli daha fazlası. Böyle olursa eğer hayatın tadının daha iyi çıkacağını düşünüyorum. Hep daha fazlasını isterken, ömür bitiyor bir hiçlik içinde. Özellik son zamanlar da, artık hemen hemen herkes halinden şikayetçi. Herkes daha fazlasını istiyor ama kimse daha fazlasının ne olduğunu bilmiyor. Çü

En Ünlü Güney Koreli Erkek Artistler Doğum Tarihleri, Burçları ve Dizileri

      Konumuz Kore olunca aklımıza ilk gelen diziler ve oyuncular oluyor. Erkekleri yakışıklılığı ile kızları sevimliliğiyle gözlerimize adeta şölen yaşatıyor. Benim de boş zamanlarıma ve uyku tutmayan gecelerime sık sık eşlik ediyor Koreli yapımlar. Bir dizi bitti mi hemen oyunculara ilgim yöneliyor ve tabi ki ilk olarak doğum tarihleri sonrasında da burçları merakımı cezbediyor. Bunun için en beğendiğim oyuncuların doğum tarihleri, burçları ve en popüler dizilerini hem kendim için hem de sizler için bir liste halinde hazırladım.  😍 En Ünlü Güney Koreli Artistler Doğum Tarihleri, Burçları ve Dizileri Listesi; Ji Chang Wook: 5 Temmuz 1987 ve Yengeç Burcu Dizi Önerisi: The K2, Healer           Lee Jong Suk: 14 Eylül 1989 ve Başak Burcu Dizi Önerisi: W, Pinocchio, Doktor Stranger ·          Park Hae Jin: 1 Mayıs 1983 ve Boğa Burcu Dizi Önerisi: Bad Guys, Man x Man Kim Woo Bin: 16 Temmuz 1989 ve Yengeç Burcu Dizi Önerisi: The Heirs,