Ana içeriğe atla

GünüBirlik İznik Turu / İznik Tarihi Restorasyonda


2 Hafta önceden planını yapmış, heyecandan uyuyamadığım son güne gelmiştim. Koskoca bir tarihi canlı canlı görme fırsatını yakalamıştım. Sonunda GünüBirlik İznik Turuma başlayacaktım.  Yunanlıların, Bizanslıların, Selçukluların ve Osmanlının ayak bastığı, sayısız eser verdiği bu topraklara ben de adımlarımı sürüyecek, o tarih kokusunu içime çekecektim. Had safhada olan hayallerim ve beklentilerimle yola düştüm. Öncesinde hiçbir araştırma yapma gayesi taşımadım çünkü o tarihi; orada bizzat gözlemleyerek, sindirerek ve notlar alarak kavrayacaktım.

Sabahın dördünde üzerime eşofmanlarımı geçirerek düştüm yollara; ‘’Eda amacın resim çektirmek değil, resim çekmek dedim kendime kıyafetlerin rahat olmalı, toza toprağa bulanmalısın…’’ İlk yanılgımı İdo’da yaşadım. Hayalim de koca bir feribot vardı ve bindiğim feribot çok küçüktü, içinde denizi bile göremiyordum… Halbuki güneşin doğuşunu denizde izlemek için o kadar erken saatte yola düşmüştüm. 1.30 saatlik yolcuğun ardından Yalova’daydım. Yalova’dan İznik’e yaklaşık 1 saat 15 dakika sürede vardım. Heyecanım çok çok yoğundu biran önce varmak istiyordum. Araçtan indiğimde içim biraz buruklaşmıştı, çünkü gittiğim yerlerde araçtan indiğimle o yer hakkında bir hissiyat oluşur bende; hava beni kucaklamamıştı, sanki o toprakların insandan bıkmış gibi bir hali vardı… Ne kadar derin nefes alsam da boşunaydı. Orada ki tarih size bir şey vermek istemiyor her şeyi kendinde saklı tutmak istiyor gibiydi.


GünüBirlik İznik Turu - Yeşil Cami
İznik Yeşil Cami

İlk durağım Yeşil Camii idi. Ya ama hayır bu olamaz dedim hemen ardından. Çalışma vardı ve içeri alınmıyordum. Ben de dışarıyı gezdim bol bol yapacak bir şey yoktu. Camii 1391-1392 yılları arasında Çandarlı Halil Hayrettin Paşa tarafından yapımına başlanmış ve oğlu Ali Paşa tarafından tamamlanmış. Erken Osmanlı mimarisinin en önemli yapılarından olan ve tek kubbeli merkezi camilerin gelişmiş örneklerindenmiş. Hemen karşısında bulunan İznik Müzesine doğru adımlarımı hızlandırdım. Böyle bir şey olamazdı. Orası da tadilattaydı ne yazık ki. Müze, Sultan 1. Murad’ın annesi tarafından 1388 yılında İmarethane olarak yaptırılmış.

GünüBirlik İznik Turu - İznik Müzesi
İznik Müzesi



Ama asıl üzüldüğüm nokta kazılardan çıkarılan o eserler o kadar nezaketsiz, değersiz bir biçimde müzenin bahçesindeydi ki hayretler içerisinde kaldım. Bu mudur verdiğimiz değer tarihimize diye düşündüm. O tarih kokan taşlar öyle savrulmuşlardı ki, biran hissettim mutsuzlardı bulundukları için. Dışarıdan süzdüm boş boş dolaştım afallamıştım. Başta düşündüklerim aklıma geldi; kim kendine bu şekilde muamele edenleri kucaklamak, bağrına basmak, huzur vermek ister ki dedim içimden.
İznik Süleyman Paşa Medresesi

Süleyman Paşa Medresesine doğru yola koyuldum. Artık ağlamak üzereydim çünkü orada da bakım çalışması vardı. Görebildiğim tek şey bir şahanenin sadece çatısıydı. Medrese Orhan Gazi’nin büyük oğlu ‘’Rumeli Fatihi’’ adıyla anılan şehzade Süleyman tarafından yaptırılmıştır. Yapım tarihi ise belli değildir.

Üzgünlüğüm, şaşkınlığım hayal kırıklıklarım zirvedeydi… Onları yanımdan uzaklaştırmak istesem de nafileydi. Anladım ki bugün birlikte gezecektik. Onlarla birlikte yola koyuldum ama ne yapsam nereye gitsem bilemedim. Boş boş dolaştım biraz sokaklarda. Eski evler görmeyi umdum; çeşmeler, yemek kokan evler, biraz gürültü, tonton teyzeler ve amcalar.  Burayı sevemedin Eda dedim kendime bari sokaklarda biraz kedi olsa da onları sevsem diye düşünürken…  Oradan daldım derine çok daha önce gelmeliydim, sahiden neden eğitim sistemimiz böyle dedim; işte bu olmalı gezi olmalı bol bol… Tarih cennetinde yaşarken okulların geziden, canlı bir tarihi gezdirirken ince ince içimize işlemeleri gerekmez miydi dedim sonra. Başka nasıl öğrenebilirdik bu kadar büyük bir ülke de her şehrin kendine has koca bir tarihi geçmişi varken.



Bari göle gideyim, biraz dinlenir bir şeyler yer kendime gelirim diye zırvalanırken, gölün çevresinin de tadilatta olduğunu gördüm. Artık sinirlerim bozuldu ve kendi kendime gülüyordum. O kadar aşmışlardı ki; gölde sadece bir efsane olan batık şehri bile resmen tadilata almışlardı. AH bu internet herkes ne kadar da çok şey yapabilmiş burada; kanolar, bisikletler, güneşin batışı, yaylalar…  Ya bende mi bir problem var acaba? Günümde değilim herhalde derken bu kadar da olamaz burada gerçekten yapabileceğim hiçbir şey yok dedim. İnsanları da bana çok soğuk ve yabanil gediği için bir şey sormaya da çekiniyordum. Burası hakkında yazılanlar bana biraz abartılı gelmişti.

GünüBirlik İznik Turu - Ayasofya Orhan Camii
İznik Ayasofya Orhan Camii

Ayasofya Orhan Cami’sine doğru yöneldim sonrasında. Burası tadilatta değildi ancak, çalışmalar sırasında içinin bayağı küçültüldüğünü öğrendim. Eğer sizde giderseniz hak vereceksiniz ki o kocaman yapının içi nasıl bu kadar ufak olur diye düşünürsünüz eminim.4.yy da Romalılar tarafından kilise olarak yapılıyor. Ancak İznik’in tarihinin Hz.İsa’dan önceye dayandığı düşünülüyor. Kilise 1331 yılına kadar bu işlevde kullanılıyor. Orhan Gazi İznik’i aldıktan sonra kilisenin içerisinde ki resimleri sıva ile kapattırmış.1920 yılında Yunanlılar buralardan çekilirken çok büyük tahribatlar vermişler. Defalarca Restorasyondan geçen cami, tarih 6 Kasım 2011 olduğunda sabah namazından itibaren tekrar cami olarak hizmet vermeye başlıyor.

Buranın en azından tadilatta olmaması beni mutlu ediyor ve çiniciler çarşısına doğru yola koyuluyorum.

GünüBirlik İznik Turu - Çiniciler Çarşısı
İznik Çiniciler Çarşısı

Burada saatlerimi harcıyorum ve sonunda istediğim huzur ve dinginliğe ulaşıyorum. İçerisinde ki kafe ortamı beni mest etti ve oturup kahvemi içerken sakinliğimle birlikte bloğuma nasıl bir yazı yazsam diye düşünmeye başladım. Sonunda aradığım insanları buldum ve tatlı bir muhabbet ile vaktimi güzelce değerlendirdim. Çini dükkanlarını gezerken kendimi kaybettim ve gerçekten harika bir emek bu diye şaşkın şaşkın izledim bu sanatla uğraşanları.

Yegane tavsiyem; İznik turunuzu birkaç yıl ertelemenizdir…

Keşke İznik’in girişine Restorasyon vardır yazsalarmış. Hiçbir şey es geçilmemiş surlara varana kadar her şey kapalıydı…

Buradan İznik’e giderken merkeze gitmek için, dönerken de köyüne dönmek için karışıma çıkan otostop çeken komik gence selamlarımı iletiyorum. 😊

Yorumlar

  1. Ahh canım İznik, bizi misafir etmek istemeyen İznik. Olsun yine geleceğiz...

    YanıtlaSil
  2. Ne zaman olur bilemem ama mutlaka tekrar görüşeceğiz!

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

İnsan Neyle Yaşar? / Mum

"'Göze göz, dişe diş' dendiğini duydunuz. Ama ben size diyorum ki, kötüye karşı direnmeyin." (Matta, 5:38-39. baplar) “Bu olay derebeylik zamanlarında yaşandı. Her türden derebeyi vardı o zamanlar. Tanrı ve ölüm korkusu olan, insana merhamet etmeyi bilenler de vardı, hatırlamaya bile değmeyecek, köpek gibi olanlar da. Fakat en kötüleri, çamurun içinden çıkmasına rağmen prens olmuş gibi davranan, toprak köleleri arasından yükselip amir olanlardı! Herkes en çok onlardan çekiyordu.”  Diyerek başlıyor  hikaye. Köylülere eziyet eden bir kâhyayı anlatıyor. Burada ana karakter “kötü” bir insan. Kötülüğü ise hırsından geliyor. Yükselerek bir köye kâhya olmuştur. Ancak köylülere eziyet etmektedir. Kraldan çok kralcılık taslıyor diyebiliriz. “Kâhya eline gücü geçirir geçirmez köylülerin tepesine bindi. Onun da bir ailesi –karısı ve evli iki kızı- vardı, epey de para biriktirmişti: Günaha girmeden, rahatça yaşayıp gidebilirdi, ama hırs dolu olduğun

İnsana Ne Kadar Toprak Lazım / İnsan Neyle Yaşar?

Bu öyküyü çok küçükken okumuştum. Yıllar geçtikten sonra tekrar okuduğumda bu kadar hafızamda yer etmiş olmasına şaşırmıştım. Öykünün tümünü hatırlıyordum. Öyküyü yeniden okuduğumda çok etkilendim. Büyük ihtimalle küçükken okuduğumda da bu denli etkilenmiştim. İnsanın aç gözlülüğü belki bu kadar açık, nazik ve zekice anlatılabilirdi. Aza kanaat etmeli. Aslında bundan bir 10 yıl önce kendi çevremde de bu böyleydi. Herkes her şeyi paylaşır, herkes halinden memnundu. Kimse daha fazlasını aç gözlülük ve ya göstermek için istemezdi. Kendi hayatını ileri taşımak herkesin hayalidir. Benimde öyle ancak, bu hırsla ve aç gözlülük yüzünden olmamalı. Bilinçlice eldekilerin keyfini çıkarırken gelmeli daha fazlası. Böyle olursa eğer hayatın tadının daha iyi çıkacağını düşünüyorum. Hep daha fazlasını isterken, ömür bitiyor bir hiçlik içinde. Özellik son zamanlar da, artık hemen hemen herkes halinden şikayetçi. Herkes daha fazlasını istiyor ama kimse daha fazlasının ne olduğunu bilmiyor. Çü

En Ünlü Güney Koreli Erkek Artistler Doğum Tarihleri, Burçları ve Dizileri

      Konumuz Kore olunca aklımıza ilk gelen diziler ve oyuncular oluyor. Erkekleri yakışıklılığı ile kızları sevimliliğiyle gözlerimize adeta şölen yaşatıyor. Benim de boş zamanlarıma ve uyku tutmayan gecelerime sık sık eşlik ediyor Koreli yapımlar. Bir dizi bitti mi hemen oyunculara ilgim yöneliyor ve tabi ki ilk olarak doğum tarihleri sonrasında da burçları merakımı cezbediyor. Bunun için en beğendiğim oyuncuların doğum tarihleri, burçları ve en popüler dizilerini hem kendim için hem de sizler için bir liste halinde hazırladım.  😍 En Ünlü Güney Koreli Artistler Doğum Tarihleri, Burçları ve Dizileri Listesi; Ji Chang Wook: 5 Temmuz 1987 ve Yengeç Burcu Dizi Önerisi: The K2, Healer           Lee Jong Suk: 14 Eylül 1989 ve Başak Burcu Dizi Önerisi: W, Pinocchio, Doktor Stranger ·          Park Hae Jin: 1 Mayıs 1983 ve Boğa Burcu Dizi Önerisi: Bad Guys, Man x Man Kim Woo Bin: 16 Temmuz 1989 ve Yengeç Burcu Dizi Önerisi: The Heirs,